Geçtiğimiz hafta, 10 Ekim Dünya Zihin Sağlığı Günü kapsamında bir söyleşiye katıldım ve birkaç gün gecikmeyle de olsa bu günü kutlamak ve hatırlatmak istedim. Zaten çoğunlukla kutlamalar tüm haftaya yayılıyor. Söyleşide öncelikle bunun bir günün değil, her günün meselesi olduğu konuşuldu.
1992 yılından beri her 10 Ekim’de kutlanan Dünya Zihin Sağlığı Günü, en azından bu konuyu ön plana taşıyarak tartışılabilir hale getirdiği için önemli.
Katıldığım söyleşide farklı ülkelerden katılımcılar psikolojik destek için karılaştıkları zorlukları paylaştı. Bu şekilde İngiltere’de bu desteğin devlet tarafından herkese ücretsiz sunulduğunu, Meksika’da ise tıpkı Türkiye’de olduğu gibi ücretsiz aldığınız hizmetin kısıtlı olduğunu öğrendim. Yani hasta olmadan gidemiyorsunuz gibi özetlenebilir. Oysa zihin sağlığı herkesin hakkı. Hem toplumda, hem aile hem de iş ortamında herkesin kendini geliştirebileceği ve güvende hissedebileceği bir ortamda olması esas.
Zihin sağlığı genellikle yanlış anlaşılıyor. Psikoloğa gitmekten korkan, gidenlere deli gözüyle bakan bir kültürde yaşıyoruz. Zihin hastalığıyla ilişkilendirildiği için insanlar bu konuda konuşmaktan kaçınıyor ve doğal olarak damgalanmaktan korkuyor. Oysa zihinsel sağlık, fiziksel sağlık kadar esas.
Zihin sağlığı, hayatımızın merkezinde yer alıyor. Bu konuda konuşmayı normalleştirdikçe inanın hepimiz iyileşeceğiz. Çünkü ruh ve zihin sağlığı hakkında konuşmak, kapsayıcı bir kültüre sahip olmanın bir parçası aynı zamanda.
O zaman... Zihin Sağlığınızın değerini bilin. Şimdi yapabiliyorsanız usulca ekrandan uzaklaşın, koşuşturmacaya ara verin, sevdiğiniz şeyleri yapmak için kendinize daha çok zaman ayırın, sizi canlandıran ve dengeleyen deneyimleri keşfedin. Ve hala vermediyseniz YOGA ve MEDİTASYONA bir şans verin.