22 Temmuz 2014 Salı

yolda olmak


Myndos-Knidos-Kaunos... İki teker üzerinde sadece mekanlar değil aynı zamanda dönemler arası bir tura çıktık bu yaz. Bisiklet üzerinde olmak, tıpkı yoga yapmak gibi yavaşlama, bakma, görme ve daha fazla farkında olma imkanı tanıyor insana. Bu yolculuğun bana öğrettikleri kelimelere dökebileceklerimin ötesinde; belki gülüşüe, belki bir anlık bakışıma, belki sesimin tonuna yansıyacak bu değişim, belki de bu izler sadece bana kalacak.


Yolda olmak, içimdeki dağlara tırmanmak, 
kendi rüzgarımı fark etmek gibi...
Yolda olmak en temel bilgileri hatırlatıyor insana; mesela suyun ne kadar değerli olduğunu ya da aslında ne kadar azla yetinebildiğimizi... Bisiklet üzerinde taşıdığımız sadece bedenlerimiz değil aynı zamanda tüm kıyafetlerimiz, mutfağımız ve evimiz olduğundan, fazladan yapılan her alışveriş, gereksiz taşınan her eşya; yani geleceğe dönük her türlü kaygı kendi taşıdığım bir yüke dönüşünce, az tüketmenin önemini deneyimle görmüş ve hatırlamış oldum bir kez daha. 


O gece nerede uyuyacağımızı bilmeden; havaya, yolun durumuna, ruh halimize göre ilerledik. Kontrol etme çabasını bırakıp yola teslim olduk. Kimi zaman bir köy evinde konakladık, kimi zaman yıldızların altında, kimi zaman da nar ağaçlarının gölgesinde uykuya teslim ettik pedal çevirmekten bitkin düşen bedenlerimizi.

Kaunos-Dalyan
Doğanın cömertçe sunduklarını yedik, dalından kıpkırmızı karadutlar topladık, akan soğuk sular görünce soluklandık, farklı anlarda bizi selamlayan sincaplar, kaplumbağalar, yengeçler, cırcır böcekleri, çam kokuları eşlik etti akışımıza.  

Tabii insanın doğaya verdiği zarara da tanık olduk. Mesela asfaltta hunharca ezilmiş yılanlar, kanı yola akan bir kirpi, gidip gelen tekerleklerle paspasa dönüşmüş bir kedi ve yolda can vermiş, yavru bir yaban domuzu.

Yolculuğun varış noktası Dalyan oldu. İztuzu plajına varınca ilk olarak deniz kaplumbağaları rehabilitasyon merkezine uğradık. Orada insanın doğaya verdiği yaraları el yordamıyla iyileştirmeye çabalayan insanları görmek, belki de tüm yolculuğun en tüyler ürpertici deneyimiydi benim için.  Havuzlar içinde tedavi gören
İztuzu plajı'nda çalışan DEKAMER gönüllüleri, deniz kaplumbağası 
yumurtalarını kafesle korumaya alıyor
dev deniz kaplumbağaları ve onlara büyük bir özveriyle bakan gönüllüler tanıdım. Sadece otla beslenen bir tür olan yaralı deniz kaplumbağasına denizden ot toplamak için paletlerini alarak dalmaya giden bir gönüllü gördüm mesela, ya da sahil boşalırken ellerinde metal kafeslerle caretta caretta’ların yumurtalarını tilkilerden korumak için yol alan bir başka gönüllü grubuna şahit oldum. Yaklaşık 45 kiloluk bir kaplumbağayı kucağında taşıyan bir başka gönüllünün hikayesini dinledim. Misinalarla kolu kopan, kafasından darbe alan, balıkçı oltaları yutan, zarar gören bu güzel canlılar, bana bir kez daha doğaya karşı sorumluluğumuzu hatırlattı ve bunu paylaşma sorumluluğunu hissettirdi. Biz küçüğüz, ağaçlar büyük ve onlardan öğrenecek çok şey var...



Dekamer'de tedavi gören bir deniz kaplumbağası
Lütfen ürünlerin doğada yok oluş sürelerine göz atın ve aldığınız her nefes kadar attığınız her çöpün de bilincinde olarak yaşayın. Az tüketin, çok üretin!

İyi haftalar










Bu arada DEKAMER'de gönüllü olmak isterseniz: http://caretta.pau.edu.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder