1 Şubat 2017 Çarşamba

Değişim Zamanı

İpek İzgialp Boğaziçili bir uzman psikolog olup, kendinizi güvenle emanet edebileceğiniz bir hayat koçu. Kendisi kuzenimdir, gururla takdim ederim: Diğer koç arkadaşlarım belki kızacak bana ama, bence bu işi profesyonellere bırakmalı. Onun için derim ki, tereddütsüzce kendinize kucak açın; hayattaki hedefiniz her ne ise -ister kilo vermek olsun, ister hayatta ne aradığını bulamamak- İpek'le yürüyün. Adım adım. Pişman olmazsınız.
Bu öğlen adidas merkez ofisinde YOGA dersi yaptık









 #teşekkürlerherkese #haftanın_tam_ortasında_yoga #ofisyogası #nefes #yaşamgücü #yoga #adidas #adidasTÜRKİYE

Güzel İnsanlar

"Tanıdığımız en güzel insanlar yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybı bilen ve bilinmezin içinden çıkış yolunu bulanlardır. Bu kişiler hayata, onları merhamet, nezaket ve derin sevgi ile dolduran bir takdir, duyarlılık ve anlayışla yaklaşırlar. Güzel insanlar öyle birdenbire ortaya çıkmazlar."

Elisabeth Kübler-Ross

Hediye Verirken Diğerlerini Hatırlamak

Hediye vermek ve mutlu etmek gibisi yok biliyorum ama diğerlerini hatırlamak da mümkün yeni bir yılın başlangıcında. Diyorum ki yılbaşı hediyeleri -olması da şart değil tabii ama- ille de parlak ambalaj kağıtlarında olmasa; sevdiğinin birinin adına bağış yapsan mesela bu sene dilediğin bir kuruma ya da ALİKEV ajandalarından alıp bir kuşu kafesinden kurtarsan ya da belki de hiç tanımadığın bir gezginin projesini destekleyip onu kanatlandırsan, ADDAR CENTER'ın düşlerine ortak olsan ya da SMALLPROJECTISTANBUL'un hediye seçeneklerine göz atsan… (Ya da bu 'ya da listesi'ni çoğaltsan, başkalarına hatırlatsan, başka türlüsü de mümkün desen onlara?) Olamaz mı? Olabilir...

Hayat Bir Armağan

Günler her ne getirirse getirsin, nefes aldığın müddetçe minnettar olacak bir şeyler var demektir. Unutma; hayat, sana verilmiş bir armağan ve bu armağana verebileceğin en güzel yanıt, kalpten bir teşekkür olabilir. Zihninin sözlerini geride bırak ve bugünün sana verdiklerine bak. Hayatı ilk kez tadıyormuşçasına, çocuksu bir merakla bak ona.

Gökyüzünün her an değişen coğrafyasına, akıp giden insan ve araç trafiğiyle hiçbir anı bir diğerine benzemeyen sokaklara bak mesela; hayatın hep değişim içinde olduğunu fark etmek ve direnç göstermemek adına... Karşılaştığın insanların yüzlerine bak, yaşı ne olursa olsun her birinin yüzünde ne hikayeler saklı… Aynaya bak sonra, kendi gözlerinin ta içine, uzun uzun, gözlerini kaçırmadan ama. Nesiller boyu sana aktarılmış olan hayatı gör. Ve teşekkür et. Kalbini aç günün getirdiklerine. Hayatta olanlara hala yanında oldukları için, olmayanlara sana bıraktığı izler ve tüm anılar için teşekkür et.

Bugün güzel bir gün olsun. Bugünü, sana verilmiş bir armağanmışçasına minnetle kabul et. Şükran duyduğun sürece 'öz'ünle bağlantıda kalabilrsin, çünkü "ego", bu duyguyla bir arada var olamaz.

İtalya'da Yoga

İtalya'da da yogasız kalmadık çok şükür! İşim için geldiğim Torino'da meslektaşlarımdan biri yoga stüdyosu bulmuş, beni de davet etti, toplantı çıkışı dünyanın farklı noktalarından gelen 4 yogini düştük yollara, Torino'nun nefes aldıran geniş meydanlarından geçerek Yoga Sutra Stüdio'ya ulaştık. Şehrin merkezinde, eski bir binada, dev kapılardan geçerek ulaşılan küçücük bir yer. Led Ashtanga dersi olduğu için 'espiro-respiro'larla akışı takip edebildik. Çıkınca içimde bir rahatlık, bedenimde ve ruhumda her zamanki tanıdık derin gevşeme. İyi ki varsın yoga!









14 Ocak 2017 Cumartesi

İçimdeki Tarsus ve Anneannem

Anneannemin evine duyduğum özlemle uyandım bu sabah. Çocukluğumun uzak ve güvenli alanları. Benim küçüklüğümle iyiden iyiye büyüyen odalar, koridorlar... Bir zamalar yedi çocuğuyla yaşadığı Tarsus'taki geniş evde, kavurucu Akdeniz sıcağında, renk renk çiçeklerle dolu, hayat fışkıran geniş balkonuna kafes örgünün gölgesi düşer, Tarsus Amerikan Koleji'nin başka bir hayatı simgeleyen çatısı görünür. Sokaktan satıcılar geçer, bisikletler geçer, sıcağın bunalttığı aheste aheste yürüyen insanlar geçer. Oraya her gittiğimde küçüklüğümden yetişkinliğime, orada bulunuşumun yaratığı sevinci solurum, sevildiğini bilmenin insanın içindeki boşluğu dolduran rahatlğıyla. 

Anneanne evim benim için uzak bir masal gibi. Artık yok. Onların hiçbiri artık yok. Ne büyük sofralar, ne evi saran yemek kokusu, ne de o geniş zamanlar yok artık. Ankara'dan onları ziyarete gittiğimizde herkes o evde toplaşır, mutfak masası etrafına doluşan kalabalık yakın ve mutlu sohbetlerde birleşirdi. Bunlar artık yok.

Anneannemin evine çıkan merdivenler
Anneannem felç geçirdi ve sağ elini kullanamaz olunca hayat hiçbir zaman ona eski tadı vermedi. Sonra o büyük ev yeterince güvenli ve kullanışlı olmadığı için bir siteye taşınması gerekti. Anneannem üç çocuğunu da kanserden kaybetti (biri annemdir), sonra kendisi de birkaç sene önce bu dünyayı terk-i diyar eyledi. Onu özlüyorum. Onun eski evinde olmayı, ait olduğu gerçeklik içindeki onu daha da çok özlüyorum belki de.  Çünkü artık Tarsus'a gitmek, benim için aynı değil. Herkes savrulduğu kendi hayatı içinde yaşıyor. Modern evlerde, modern zaman kaygılarıyla. Onun yaşadığı o büyük ev hala orada; boş duvarlarıyla, artık içinde hayat olmayan bir mekan olarak duruyor zamanın içinde. Sessiz. 

Bu sabah Tarsus'u ve anneannemi özleyerek uyandım; anneannemin balkonunu ve çok iyi baktığı -ve bunu gururla sık sık dile getirirdi- sağlıklı, renk renk çiçeklerini... Fazlasıyla özenli, tiril tiril yaşanmış bir hayatı. Bu sabah Esma teyzemi özleyerek uyandım, Şubat tatilinde Tarsus'a gittiğimizde sabırsızlıkla eve dönüşünü bekleyişimizi, geceleri hiçkimsenin geçmediği ıssız sokağa bakan balkonda saatler süren sıcak sohbetlerimizi. Büyük aileyi. Geçmişi. Geçmiş ve artık hiç gelmeyecek olanı. Özledim.

Anneannemin mutfak penceresi, damlı Tarsus evlerine bakardı