20 Ocak 2015 Salı

OMURGANIN DOĞAL KIVRIMI

Image: Dr James Buddle, Melbourne
‘Omurganın doğal kıvrımını bulmak’ terimini ilk kez sevgili hocam Mey (Elbi)’in derslerinde duymuştum. Giderek içime, bedenime ve sonra dilime yerleşen ve daha sonra sık sık kendi derslerimde de kullanmaya başladığım bu yaklaşım ilk aşamalarda üzerimde sarsıcı bir etki bırakmıştı. O zaman, yani Kasım 2012’de bu hislerimi Mey’le paylaşmıştım. Aklıma düştü, sizlerle de paylaşmak istedim, kim bilir belki bir kıpırtı yaratır kalbinizin omurgaya en yakın yerlerinde... 

Omurganın doğal kıvrımını bularak pozlara girmek başka bir şey;
Çünkü yoga matıma daha büyük bir heyecanla çıkıyorum son 3 gündür, sanki bedenimin bana anlatacağı çoook şeyler var ve ben bugüne kadar onu hep susturmuşum gibi.

Çünkü asanalarda 'omurgamın doğal kıvrımını koruma' hissi, sadece omurgamı değil, ruhumu da özgürleştiriyor sanki. Tabii bu çok büyük bir cümle, öyle kolay ve birdenbire olmuyor bu işler biliyorum ama, en azından bir çıkış yolu sanki, kendimle en azından birazcık da olsa daha samimi bir ilişki kurmak adına. Omurganın doğal haline saygı duyarak asanalara girme bilinci, aslolan özüme saygı duyarak hayatı karşılamayı hatırlatıyor ve bu çok güzel. Her kimsem o olarak, kendi sınırlarımın izin verdiği ölçüde, doğal halime saygı duyarak ve özenle yaşamak. En azından niyet etmek buna...

Tekrar edip durduğum ezberi bozmak ve gerçeğe bakmak, her 'an'ı yeniden keşfetme sorumluluğu içinde... Başka bir şey olacağım diye kendimi itip kakıp hırpalamak ve o pozdan bir diğerine ve o halden bir diğerine, o rolden bir diğerine sürüklemek yerine (matın üzerinde ve dışında) olduğum yerden başlama hissi. Bir samimiyet durumu, insanın kendisiyle kurduğu.

Hem heyecan verici, hem de çok zor. İtiraf ediyorum, aynı duyguya Chuck Miller'ın derslerine girdikten sonra da kapılmıştım ama adını tam koyamamıştım. Sadece bu yüzleşmeyle gelen müthiş bir moral bozukluğu hatırlıyorum, hatta galiba bir ders sonrası ağlayarak işe gitmiştim. Nedense daha sonra bu farkındalığı pratiğime yansıtamadım, yeniden en uca gideyim, en çok açılayım, yapabileceğimin sınırlarına gideyim derdine düştüm - bedenim bana haykırsa da duymayarak belki de. Alışkanlığa sığındım yani matta ve hayatta.

Şimdi bu yüzleşme, ikinci kez, yine moralimi bozuyor, bozmuyor desem yalan (ve hatta bedenin kendini korumak için hissizleşmesi bilgisi canımı acıtıyor), ama yine de merak ediyorum şimdi matın üzerinde olacakları. Bir çocuk gibi ellerimi kavuşturarak çenemin altında, izlemek için sabırsızlanıyorum bu sürecin içinde bulacaklarımı. Bir yandan böyle büyük cümlelerin EGO'nun işi olduğunu da biliyorum. Adımlar çoook naif ve ufak zira bu yolculukta.


-----

My search for the natural curve of the spine is a big step in my yoga journey...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder