29 Ocak 2018 Pazartesi

Yogaya yeni başlayanlar ve ayaktaki pozlar

Günaydın. Bugün ayaktaki pozların etkilerinden söz etmek istiyorum ve özellikle yogaya yeni başlayanların bu yazıyı sonuna dek okumasını diliyorum. Özellikle başlangıç seviyesindeki derslerde savaşçıdan trikonasana’ya, parsvakonasa’dan ağaç pozuna pek çok ayaktaki poza yer veririz. Neden mi?
Çünkü ayaktaki pozlar bacakları güçlendirir ve her şey temelden başladığı için yeni başlayanların omurgalarına özgürlük kazandıracak sağlam bir temel kazanmalarını isteriz. Bunu bir binanın temelleri gibi de düşünebiliriz. Ayaklardan ve hatta ayak kemerlerinden başlayan sağlam bir temel, omurga sağlığı için esastır. Bildiğiniz gibi aslında hangi asana içinde olursak olalım, aslında hep omurga boyunca ilerleyen “sushumna” kanalı üzerinde çalışıyoruz.
İster dizlerin büküldüğü (1.savaşçı ve parsvakonasana gibi), ister bacakların düz kullanıldığı (3. savaşçı, tirkonasana gibi) asanalar olsun, ayakta uygulanan tüm yoga pozları genel olarak vücudun kuvvetini artırır. Başlangıç derslerinde ayaktaki pozlar üzerinde dikaktle durulmasının bir sebebi de, bu asanalarda yeni başlayan birinin kendini sakatlama riskinin düşük olmasıdır (ters duruşlar için ise aynı şeyi söyleyemeyiz). 

Dersin başlangıcında ayaktaki pozlarla çalışırız, çünkü çoğunlukla kök çakraya hizmet eden bu pozlar, kaslardaki kan akışını canlandırarak bedeni ısıtır. Ayrıca yeri gelmişken belirtelim, bu pozlar bacak mesafesi çok açık olmadığı ve beli sıkıştırmayacak bir hizalanmayla yerleşildiği sürece hamileler için de uygundur. Ayaktaki pozlar, omuz ve bacak ve kalça eklemlerindeki haraket kabiliyetini güvenle artırır. Ayrıca dersin ilerleyen aşamalarında uygulanacak daha ileri seviye bir poz için de bedenin hedef bölümlerini hazırlar.   

Ayaktaki pozlar doğru uygulandığında, leğen kemiği çevresi kasları üzerinde çalışarak, bacaklar üzerinde konumlanan leğen kemiğinin doğru bir şekilde hizalanmasına ve omurganın doğal kıvrımları içinde sağlıklı bir şekilde uzamasına yardımcı olur. Ayaktaki pozlar doğru uygulanmadığında ise dizler, arka bacak kasları hamstring’ler, kasıklar, omuzlar, hatta bel ve boyun bölgesi bile risk altında olabilir. O nedenle bana sorarsanız youtube ile yogaya başlamak çok iyi bir fikir değil. En azından temel duruşları hakkıyla öğrenene kadar iyi bir eğitmenle çalışmanızı öneririm. 

Şişman, zayıf, hamile, yaşlı, bir kaza ya da sakatlık geçirmiş olan herkes, kısacası nefes alabilen her beden yoga yapabilir, ancak tabii ki pozların kişinin ihtiyacına göre adapte edilmesi koşuluyla! Vücudun doğru hizayı bulması ve belli noktalara gereksiz yük binmemesi için sandalye, blok, duvar, battaniye gibi destekleyici unsurlar kullanılabilir.
Gördüğüm kadarıyla yeni başlayanlar genellikle bir an önce instagram’da gördüğü ters ve “havalı görünen” duruşları yapma konusunda aceleci oluyor. Yoga’nın görünen değil görünmeyene bir yolculuk olduğunu anlatmak pek kolay değil, bunu kişi ancak kendi deneyimiyle ve hazır olduğunda anlıyor. Yine de yogaya yeni başladıysanız neden ayaktaki pozları sabırla uygulamanız gerektiğini elimden geldiğinde anlatmaya çalıştım. Bu yazıyı yogaya yeni başlayan ya da başlamayı düşünen ama çekinen tanıdıklarınızla paylaşırsanız sevinirim. Çünkü yoga ne başüstü durmak ne de esnek olmakla ilgili; yoga aslında nefesi özgürleştirmekle ilgili...
İyi haftalar.

25 Ocak 2018 Perşembe

Çakra sesleri ile şifa

Dün akşam dersimizi sürpriz bir çalışmayla kapattık. Cenk Güçbilmez de bizimleydi, ‘savasana’mıza farklı bir boyut kattı. Seslerle çoğaldık, azaldık, sınırlarımıza baktık, dirençlerimizi hatırladık ve sessizliğimizde buluştuk. Bütün o çanaklarını, hem de bu karlı günde, taaa karşı yakadan buralara taşıdığı için kendisine ve havaya aldırış etmeden gelen tüm öğrencilere minnettarım. Çakra sesleri ile şifalanmanın tadı başka. Haber vereyim, Cenk ile yepyeni çalışmalar tasarlıyoruz, ilgileniyorsanız takvimlerinizde yer açın şimdiden.

Yoga bir sanat, bir bilim ve bir felsefedir

Günaydın, bugünün sözü dünyada iz bırakan yoga öğretmeni Iyengar'dan geliyor. 

“Yoga bir sanat, bir bilim ve bir felsefedir. Fiziksel, zihinsel ve spiritüel boyutuyla, insan hayatının her katmanına dokunur. Bir amacı olan, faydalı ve asil bir hayat yaratmak için pratik bir yöntemdir. " BKS Iyengar.

“Yoga is an art, a science and a philosophy. It touches the life of man at every level: physical, mental, spiritual. It is a practical method for making one's life purposeful, useful and noble.” BKS Iyengar.

Yeni Başlayanlar İçin Meditasyon

Uzun zaman önce basit bir meditasyon tekniğini paylaşma sözü vermiştim. Evet bugün, o gün. Meditasyonu yeni öğrendiğim sıralar, o zamanki hocama ya yanlış yaparsam diye sormuştum, o da “yanlış meditasyon yapamazsın, merak etme” demişti. Ben de aynı güvenle sizi denemeye davet ediyorum, tabii ki tereddüt ettiğiniz her şeyi, her zaman sorabilir, danışabilirsiniz. Burada paylaştığım Hindistan’daki Sivananda Ashram’da öğrendiğim ve oradayken günde iki kez uyguladığımız, yeni başlayanlar için meditasyon olarak da adlandırabileceğimiz, zihne odaklanmayı öğreten bir teknik. Umarım sizler için de faydalı olur. Oradan aldığım ve aşağıdaki meditasyon notlarını çıkardığım inanılmaz faydalı, mor, mini kitapçıkta diyor ki “eğer her gün yarım saat meditasyon yaparsanız, hayatı barış duygusuyla ve spiritüel bir güçle karşılamaya hazır hissedersiniz. Meditasyon, zihin ve sinirler için en etkili ilaçtır.”

NASIL MEDİTASYON YAPILIR?
Öncelikle şunu belirterek başlamalıyım ki günün aynı saatinde, aynı yerde ve düzenli uygulama yapılması önerilir, çünkü düzenli pratik yaptığınızda, zihin yavaşlamaya koşullanır ve böylece daha hızlı bir şekilde meditatif hale geçebilirsiniz. Atmosferin spiritüel güçle dolduğu şafak vakti ve alacakaranlık zamanı idealdir. Tabii modern hayatın gündelik koşuşturmacaları içinde bu ritmi yakalamak zor olabilir, bu nedenle günlük uğraşlarınızı geride bırakarak ve zihni sakinleştirebileceğiniz sizin için uygun bir zaman dilimi seçin. Meditasyon için ayrılmış bir oda ya da belirli bir yer olması iyi olur. Aynı yerde meditasyon yaptıkça yayılan güçlü titreşimler bu alana yerleşecek, huzur dolu saf bir enerji burada hissedilebilecektir. Manyetik titreşimlerden faydalanabilmek için oturduğunuzda yüzünüz Kuzey ya da Doğu yönüne dönük olsun. Omurga düz, boyun uzun halde, vücudunuzda herhangi bir gerginlik yaratmayan hareketsiz, rahat bir oturma şekli seçin. Bacaklarınızı çaprazlayarak oturduğunuzda omurganız dik olamıyorsa, sırtınızı yaslamadan bir sandalyede oturmayı da seçebilirsiniz. Otururken yüzünüz bir duvara yakın olmasın, önünüzde bir boşluk ve alan kalsın. Başlamadan önce, belirli bir süre için zihni sessizliğe davet edin. Geçmişi, şimdiyi ve geleceği yavaşça bırakın.

Yaklaşık beş dakika süresince beyni oksijenle canlandıracak bilinçli ve derin nefesler alıp verin, sonrasında varlığı hissedilmeyen doğal ritmdeki yumuşak nefes akışına dönün. Doğal nefeslerinizde de belirli bir ritim yakalayın; örneğin üç saniye nefes alın, üç saniye nefes verin; çünkü nefes düzene girdikçe, yaşam enerjisi Prana’nın akışı da düzenli olacaktır. Başlangıçta zihin oradan oraya sıçrayacak ve durulmaya direnç gösterecektir. Bu gezinme isteğine izin verin ve onu zorla susturmaya çalışmayın. Zihni sakinleştirmek için ekstra efor sarf ederseniz, bu da meditasyonu engelleyen ek beyin dalgalarını harekete geçirir. Prana’nın akışı ile zihin de zamanla odaklanacaktır.

Zihin için bir odak noktası belirleyin. Doğası gereği entelektüel olan insanlar için bu iki kaşın arasındaki Ajna Chakra olabilir; daha duygusal insanlar ise Anahata (Kalp Çakrası)’na yönelebilirler. Odak noktanızı bir kez belirledikten sonra, bir daha değiştirmeyin. Odak noktasında görsel olarak canlandıracağınız nötr ya da ilham verici bir nesne belirleyin (örneğin bir sembol gibi). Daha sonra buna zihinsel ses titreşimini ekleyin. Eğer bir mantra kullanıyorsanız, onu nefesle koordineli şekilde zihinsel olarak tekrarlayın. Kişisel bir mantranız yoksa, ‘OM’ mantrasını kullanın. Zihinsel tekrar daha etkili olmasına rağmen, eğer bitkin ve uykulu hissederseniz Mantra’yı sesli olarak da tekrar edebilirsiniz. Mantra’yı bir kez belirledikten sonra, değiştirmeyin. Mantranın tekrarı anlamdan bağımsız olarak sesin titreşimi düşüncenin titreşimiyle birleşir ve zihni saf düşüncelere ulaştırır. Pratik yaptıkça dualite kaybolur ve üstün bilinç hali olan Samadhi’ye ulaşılır. Bu uzun bir zaman alacağı için, lütfen sabırla uygulamaya devam edin. Samadhi’de kişi bilen, bilgi ve bilinenin bir olduğu bir mutluluk halinde ulaşır. Bu, süper bilinç hali, aydınlanmış kişilerin ulaştığı yerdir.

Namaste.







Saadet Türköz ile sezgisel masaj ve ses atölyesi

2017’yi güzel bir çalışmayla kapatmıştık. 2018’de katıldığım ilk atölye çalışması da aynı yoldan ilerledi. 6-7 Ocak hafta sonumu Saadet Türköz ile sezgisel masaj ve ses atölyesinde geçirdim. ‘Ses’in de insanın kendi bedenini tanıması, ‘öz’ünü hatırlaması ve kendi ötesiyle bir bağ kurması için çok güzel bir araç olduğunu keşfettim. Saadet harika bir eğitmen. Bir daha Türkiye’ye geldiğinde kaçırmayın derim. Önceki çalışmaları kaçırdım diye endişelenmenize gerek yok; çünkü ne bir başlangıç var, ne de son. Hep ‘an’dayız. Vahşi doğanızı hatırlamayı, içgüdülerinizle buluşmayı unutmayın! 






3 Ocak 2018 Çarşamba

YOGA VE AY

Yoga pratiğinin ayın döngüleriyle bir ilişkisi var, çünkü farkına varsak da, varmasak da bedenlerimiz, hayatın içinde doğanın döngüleriyle devinerek yol alıyor. Diğer dolunaylardan daha parlak ‘Süper Ay’ bizleri daha birkaç gün önce selamlamışken ve muhtemel etkilerini hala bedenlerimizde hissederken, bu konuyu biraz daha derinlemesine paylaşmanın tam zamanı diye düşündüm.

Yoga stüdyolarının programlarına baktığınızda bile, dolunay ve yeni ay günlerinde ‘mysore’ dersi olmadığını, çünkü ashtanga yoga uygulayıcılarının o günlerde bir gelenek olarak pratik yapmadığını görebilirsiniz. Nedeni ise çok basit: Ayın, insan bedeni ve zihni üzerinde güçlü enerjik etkileri var ve bu bilimsel bir şekilde açıklanabilir. Bildiğimiz gibi ayın çekim kuvveti, gelgit olayının oluşmasına sebep oluyor ve ayın etkileri en fazla okyanuslarda kendini gösteriyor. Bedenlerimizin %70’i de sudan oluştuğu için, ayın döngüleri hem fiziksel, hem de zihinsel boyutta insan bedenini de etkiliyor. Madem ki yoga, her şeyden önce bedeni dinleme, kendine dönme çalışması, o zaman yoga programlarımızı duygusal ve enerjisel anlamda da bedenin ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap verecek şekilde düzenlememiz gerekiyor.

Çoğu insan, yeni ay döneminde enerjilerinin çöktüğünü, dolunayda ise yükseldiğini söylüyor. Yoga, her zaman dengeden yana olduğu için, yeni ay dönemlerinde daha dinamik, dolunay dönemlerinde ise daha yatıştırıcı çalışmalarla bedendeki değişen enerjileri dengelemek öneriliyor. 

Madem ki süper dolunayla henüz vedalaştık, bu akşam aya selam serileriyle, daha sade, daha meditatif bir akış yapacağımızı söylemem kimseyi şaşırtmaz sanırım....