27 Temmuz 2014 Pazar

aysun the sütçü'den bayram mesajı

Aysun the Sütçü'den bayram mesajı var: "Meracılık ve toprağa hizmet ile gelecek nesle barış dolu topraklar bırakmak hedefimizdir. Duyurumuzu herkesler duysun istiyoruz, bir hafta boyunca hergün yayınlayacağım, hadi hemen başvurun ya da yayın."

23 Temmuz 2014 Çarşamba

MyYoga Film Festivali

Myyogaonline’ın düzenlediği ve 15 Temmuz’da başlayan ücretsiz film festivali ikinci haftasına girdi. 5 Ağustos’a kadar her Salı günü yeni bir film yayınlanıyor olacak. Bu filmlere göz atmanızı öneririm; ben özellikle hayranı olduğum ve bana her zaman ışık tutmuş olan Deepak Chopra’nın filmini merakla bekliyorum. Dün (22 Temmuz) yayına giren filmle ilgili bilgileri aşağıda bulabilir, hemen ücretsiz üye olarak yoga, meditasyon ve bütüncül sağlık konularında bilgi veren bu ilham verici, eğitici filmleri izlemeye başlayabilirsiniz: Film Festivali

İç Dünya, Dış Dünya 
YönetmenDaniel Schmidt
Video Dili: İngilizce 
Süre: (02:02:11) 
Her şeyi birbirine bağlayan tek bir titreşim alanı vardır. Bu alan, tarih boyunca Akasha, Logolar, OM, kürelerin müziği, Higgs alanı, karanlık enerji ve daha binlerce farklı isimle anılmıştır.
İşte tüm azizlerin, Budaların, yogilerin, mistiklerin, rahiplerin, şamanların ve duru görenlerin kendi içlerine bakarak gözlemlediği bu aynı enerji alanıdır. Bu, tüm dinleri birbirine bağlayan, iç ve dış dünyaları buluşturan bir köprüdür.


22 Temmuz 2014 Salı

yolda olmak


Myndos-Knidos-Kaunos... İki teker üzerinde sadece mekanlar değil aynı zamanda dönemler arası bir tura çıktık bu yaz. Bisiklet üzerinde olmak, tıpkı yoga yapmak gibi yavaşlama, bakma, görme ve daha fazla farkında olma imkanı tanıyor insana. Bu yolculuğun bana öğrettikleri kelimelere dökebileceklerimin ötesinde; belki gülüşüe, belki bir anlık bakışıma, belki sesimin tonuna yansıyacak bu değişim, belki de bu izler sadece bana kalacak.


Yolda olmak, içimdeki dağlara tırmanmak, 
kendi rüzgarımı fark etmek gibi...
Yolda olmak en temel bilgileri hatırlatıyor insana; mesela suyun ne kadar değerli olduğunu ya da aslında ne kadar azla yetinebildiğimizi... Bisiklet üzerinde taşıdığımız sadece bedenlerimiz değil aynı zamanda tüm kıyafetlerimiz, mutfağımız ve evimiz olduğundan, fazladan yapılan her alışveriş, gereksiz taşınan her eşya; yani geleceğe dönük her türlü kaygı kendi taşıdığım bir yüke dönüşünce, az tüketmenin önemini deneyimle görmüş ve hatırlamış oldum bir kez daha. 


O gece nerede uyuyacağımızı bilmeden; havaya, yolun durumuna, ruh halimize göre ilerledik. Kontrol etme çabasını bırakıp yola teslim olduk. Kimi zaman bir köy evinde konakladık, kimi zaman yıldızların altında, kimi zaman da nar ağaçlarının gölgesinde uykuya teslim ettik pedal çevirmekten bitkin düşen bedenlerimizi.

Kaunos-Dalyan
Doğanın cömertçe sunduklarını yedik, dalından kıpkırmızı karadutlar topladık, akan soğuk sular görünce soluklandık, farklı anlarda bizi selamlayan sincaplar, kaplumbağalar, yengeçler, cırcır böcekleri, çam kokuları eşlik etti akışımıza.  

Tabii insanın doğaya verdiği zarara da tanık olduk. Mesela asfaltta hunharca ezilmiş yılanlar, kanı yola akan bir kirpi, gidip gelen tekerleklerle paspasa dönüşmüş bir kedi ve yolda can vermiş, yavru bir yaban domuzu.

Yolculuğun varış noktası Dalyan oldu. İztuzu plajına varınca ilk olarak deniz kaplumbağaları rehabilitasyon merkezine uğradık. Orada insanın doğaya verdiği yaraları el yordamıyla iyileştirmeye çabalayan insanları görmek, belki de tüm yolculuğun en tüyler ürpertici deneyimiydi benim için.  Havuzlar içinde tedavi gören
İztuzu plajı'nda çalışan DEKAMER gönüllüleri, deniz kaplumbağası 
yumurtalarını kafesle korumaya alıyor
dev deniz kaplumbağaları ve onlara büyük bir özveriyle bakan gönüllüler tanıdım. Sadece otla beslenen bir tür olan yaralı deniz kaplumbağasına denizden ot toplamak için paletlerini alarak dalmaya giden bir gönüllü gördüm mesela, ya da sahil boşalırken ellerinde metal kafeslerle caretta caretta’ların yumurtalarını tilkilerden korumak için yol alan bir başka gönüllü grubuna şahit oldum. Yaklaşık 45 kiloluk bir kaplumbağayı kucağında taşıyan bir başka gönüllünün hikayesini dinledim. Misinalarla kolu kopan, kafasından darbe alan, balıkçı oltaları yutan, zarar gören bu güzel canlılar, bana bir kez daha doğaya karşı sorumluluğumuzu hatırlattı ve bunu paylaşma sorumluluğunu hissettirdi. Biz küçüğüz, ağaçlar büyük ve onlardan öğrenecek çok şey var...



Dekamer'de tedavi gören bir deniz kaplumbağası
Lütfen ürünlerin doğada yok oluş sürelerine göz atın ve aldığınız her nefes kadar attığınız her çöpün de bilincinde olarak yaşayın. Az tüketin, çok üretin!

İyi haftalar










Bu arada DEKAMER'de gönüllü olmak isterseniz: http://caretta.pau.edu.tr/

1 Temmuz 2014 Salı

ayak bileği burkulması ve yoga


Ayak bileğinizde bir sorun yaşadığınız zaman yogaya başlama zamanına bedeninizi dinleyerek karar verin. Bu süreçte ayakların yük taşımadığı tüm pozları uygulamak mümkün (örneğin viparita karani). 

Yeniden mata döndüğünüzde ise bileğinizi zorlamamak için öneriler şu şekilde: 

Daha fazla denge için her pozu biraz değiştirerek uygulayın. Örneğin savaşçı pozlarında ayaklar birbirine normalde olduğundan biraz daha yakın olmalı. Arka dizi yere yerleştirdiğimiz Anjaneyasana gibi pozlarda da aynı şey geçerli, açıyı daraltarak destek sağlayabilirsiniz. Bilek gücünü kullanan tek ayak üzerindeki tüm denge pozlarından kaçının (örneğin vrksasana); ayrıca diz bükülmeden yapılan her iki bacağın düz olduğu tüm pozlar zorlayıcı olabilir (örneğin trikonasana), çünkü bu pozlarda bilek gücü kullanılıyor.  

Duvar kullanmak ya da yerde uzanarak ayaktaki duruşları yapmak da bir seçenek (X-Y-Z zeminlerinin yer değiştirdiğini düşünerek ayaktaki her pozu yatarak yapmak mümkün.)

Kısacası ayak bileği burkulması durumunda ayaktaki pozları yapmamayı tercih edebilir ya da biraz destek, biraz dikkatle yola devam edebilirsiniz.