18 Ekim 2021 Pazartesi

10 Ekim Dünya Zihin Sağlığı Günü


Geçtiğimiz hafta, 10 Ekim Dünya Zihin Sağlığı Günü kapsamında bir söyleşiye katıldım ve birkaç gün gecikmeyle de olsa bu günü kutlamak ve hatırlatmak istedim. Zaten çoğunlukla kutlamalar tüm haftaya yayılıyor. Söyleşide öncelikle bunun bir günün değil, her günün meselesi olduğu konuşuldu. 

1992 yılından beri her 10 Ekim’de kutlanan Dünya Zihin Sağlığı Günü, en azından bu konuyu ön plana taşıyarak tartışılabilir hale getirdiği için önemli. 

Katıldığım söyleşide farklı ülkelerden katılımcılar psikolojik destek için karılaştıkları zorlukları paylaştı. Bu şekilde İngiltere’de bu desteğin devlet tarafından herkese ücretsiz sunulduğunu, Meksika’da ise tıpkı Türkiye’de olduğu gibi ücretsiz aldığınız hizmetin kısıtlı olduğunu öğrendim. Yani hasta olmadan gidemiyorsunuz gibi özetlenebilir. Oysa zihin sağlığı herkesin hakkı. Hem toplumda, hem aile hem de iş ortamında herkesin kendini geliştirebileceği ve güvende hissedebileceği bir ortamda olması esas. 

Zihin sağlığı genellikle yanlış anlaşılıyor. Psikoloğa gitmekten korkan, gidenlere deli gözüyle bakan bir kültürde yaşıyoruz. Zihin hastalığıyla ilişkilendirildiği için insanlar bu konuda konuşmaktan kaçınıyor ve doğal olarak damgalanmaktan korkuyor. Oysa zihinsel sağlık, fiziksel sağlık kadar esas. 

Zihin sağlığı, hayatımızın merkezinde yer alıyor.  Bu konuda konuşmayı normalleştirdikçe inanın hepimiz iyileşeceğiz. Çünkü ruh ve zihin sağlığı hakkında konuşmak, kapsayıcı bir kültüre sahip olmanın bir parçası aynı zamanda.

O zaman... Zihin Sağlığınızın değerini bilin. Şimdi yapabiliyorsanız usulca ekrandan uzaklaşın, koşuşturmacaya ara verin, sevdiğiniz şeyleri yapmak için kendinize daha çok zaman ayırın, sizi canlandıran ve dengeleyen deneyimleri keşfedin. Ve hala vermediyseniz YOGA ve MEDİTASYONA bir şans verin.


17 Ekim 2021 Pazar

YogaŞala'da Eric Powell ile 'Slow Flow Vinyasa'


Eğer YogaŞala öğrencisiyseniz Eric Powell adını programda görmüşsünüzdür. Eğer gördüyseniz ve hiçbir dersine katılmadıysanız bu yazı sizin için. YogaŞala öğrencisi değilseniz aynı zamanda sizin için. Hatta İstanbul’da değilseniz bu yazı aynı zamanda sizin için. 

Eric Powell, YogaŞala İstanbul’un tüm şubelerinde ve ZOOM’da “Yumuşak Akış” olarak Türkçeleştirebileceğim “Slow Flow Vinyasa” dersleri veriyor. Ashtanga, Iyengar, Hatha stillerinin tümünü ayrı ayrı seven biri olarak, ben Eric’in stiline bayılıyorum. Her katıldığım derste -ister Zoom üzerinden kendi evimde ister stüdyoda olsun- dersleri büyük bir şükran duygusu ve kendime verdiğim şu söz ile tamamlıyorum: “Eric’in İstanbul’daki varlığı bir armağan ve kesinlikle hiçbir dersini kaçırmamalıyım.”

Çünkü her dersi kah bandhaları eforsuzca keşfettiğim, kah verdiği ufacık bir detayla tanıdık bir duruşun içinde yeni bir boyut deneyimlediğim ve derinleştiğim, kah bir anda söze dökülmeyen yoga felesefesine vakıf olduğum bir zaman dilimi. 

Eric ders verirken size yoganın felsesefesini anlatmıyor, ama o sakin kelimeleri ve esprileriyle bu bilgeliği tattırıyor. Az sayıda asana uygulatıyor ve hemen hemen her duruşu ve akışı 3 defa tekrarlıyoruz. Acele yok, hareket oburluğu yok. Bu esnada nasıl becerdiğini anlamadığım bir şekilde Eric hem ekrandakilere, hem sınıftakilere tek tek temas ediyor. Ve hep bir şekilde gülümsetiyor ve biliyoruz ki gülmek çok faydalı!

Dediğim gibi, Eric’in seansları bir armağan ve özellikle Pazar 11 derslerinin yeri apayrı. Bunun bir reklam olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, çünkü zaten dersinde yer bulmak zor, hatta bir yandan yazıyor bir yandan bunu kendime niye yapıyorum diye sorguluyorum. Adanmış mysore uygulayıcıları, eski ve yeni YogaŞala öğrencileri, eğitmenler ve hatta ABD’deki zaman dilimi denk geldiğinde Zoom’dan katılan NY’taki öğrencileri… Hepimiz aynı sayfadayız, bekleriz.

Her dersten sonra kendimi hizalanmış, topraklanmış ve yeni bir şey öğrenmiş hissediyorum. Yogaya yeni başlamış ya da çok yol almış olabilirsiniz, yine de Eric’le ders yapmanın size iyi geleceğini düşünüyorum. Bandhaları ve asanaları bu kadar kolay, bu kadar tatlı tatlı anlatan ve tüm bu eforsuzluk içinde tüm kaslarınızı çılgınca çalıştıran uzman sayısı pek azdır. Bence o bir büyücü. 

Savasana’ya vardığınızda ise sizi nefesinizle baş başa bırakıp aradan çekiliyor. Eric New York'ta değil de aramızdayken bu fırsatı kaçırmamalısınız. 


10 Ekim 2021 Pazar

Varoluş Süreci deneyimlerim


Michael Brown’ın “Varoluş Süreci”ni okudunuz mu? Ben hem okudum hem uyguladım ve yorumlarımı da en sona sakladım. Brown “insan, teknolojiyi kendi dışında bir şey olarak düşünüyor, ancak bu kendi kendinize uyguladığınız bir teknoloji” diyor. Bu kitap yazarın kendi kendine bulduğu bir kişisel gelişim metodu ve sizi 10 haftalık bir yolculuğa çıkarıyor. Süreç boyunca günde 2 kez etkili bir nefes çalışması yaptığınız için bir çeşit adanmışlık gerektiriyor diyebilirim. Size duyguların içinde kalmayı öğretiyor en temelde. Huzura ulaşmak için, sağlıklı olmak için sorumluluk almanız gerektiğini söylüyor. Ben bu süreci -tabii ki tek başıma- tamamladım. (Bu vurgumun nedeni şu ki elimde bu kitapla beni gören bir arkadaşım “Aaa ‘Varoluş Süreci’ni tek başına mı yapıyorsun? Çok zor, keşke grup okumasına katılsaydın” dedi ve ben şaştım kaldım, çünkü aslında bu zaten tamamen tek başına iç disiplinle içinden geçilmesi gereken bir süreç. Michael Brown kitapta ve YouTube videolarında bu sürecin tek başına gerçekleştirilmesi gerektiğini önemle vurguluyor. O nedenle bunu grup çalışması olarak öneren paketler gördüğümde yadırgadım. Çünkü Brown’a göre bu tür atölye çalışmaları da kendinden kaçışın, dışa bağımlılığın başka halleri. Hatta tam bu nedenle kitabı yazmış, eğitmenler yetiştirip bir saadet zinciri kurmamış.


Ama süreci uygularsanız kitabın global facebook grubuna katılmanızı öneririm.  Orada sorularınıza cevap bulabileceğiniz bir ortam var. Bazen kitapla baş başa kaldığınızda anlayamadığınız yerler olabiliyor. Örneğin ben son 3 haftadaki ılık küvet seanslarının her gün olduğunu zannetmiştim ve bu denli su israfı dünyanın kaynakları tehdit altındayken çok saçma ve bencilce gelmişti. Meğer haftanın 1 günü yapıyormuşuz ve facebook grubu bunun dünyanın sonunu getirmeyeceğine beni ikna etti.

Doğrusunu söylemem gerekirse 10 haftada daha farklı deneyimler yaşayacağımı düşünmüştüm. İlk haftalarda enerjim çok yükseldi, bazen öforik ruh hallerine girdim. Son haftalara doğru ise dikkat kaybı gibi sorunlar yaşadım. Hatta araba kullanırken kazanın eşiğinden döndüm. Büyük “aha” anları ise olmadı. Yani 10 hafta boyunca büyük bir efor sarf ettim ve bu sürece büyük zaman ayırdım ama onun karşılığını ne derece aldım, emin olamıyorum. Yine de öğrendiklerim oldu. Brown’un önerdiği şekilde 2. ve 3.’ü turu tamamlamayı ise şimdilik düşünmüyorum.

Sizler de bu deneyimi yaşadıysanız yorumlarınızı duymayı çok isterim.