3 Aralık 2021 Cuma

Böbrekler için Egzersiz

KUNDALİNİ YOGA SETİ

7 Kasım Salı akşamı böbrekler üzerinde çalışan bir kundalini yoga seti uygulayacağız. Derin nefeslerle toksinleri dışarı atacağız; yeterince sıvı almıyorsanız bu esnada mide bulantısı olabilir; o yüzden dilerseniz şimdiden bol su içmeye başlayın. "Exercise Set for the Kidneys" adlı seri 7 egzersizden oluşuyor. Birlikte geçireceğimiz 80 dakikanın ardından çok daha dengeli, enerjik, huzurlu hissedeceğinizi umuyorum. 

BÖBREKLERİN GÖREVİ

Peki neden böbrekler üzerinde çalışıyoruz? Çünkü böbrekler, özel kan damarlarıyla, vücuttaki atık ve toksik maddeleri uzaklaştıran bir filtre görevi görüyor; aynı zamanda gerekli vitaminleri, amino asitleri, glikozu, hormonları ve diğer hayati maddeleri kan dolaşımına geri döndürüyor. Olası böbrek fonksiyon bozukluğu ise tüm fiziksel yapıyı etkileyebilir. 

BÖBREK MERİDYENİ VE DENGE

Böbrekler, yaratıcılık ve cinsellik kaynağımızı temsil eden ikinci çakra veya sakral çakra olarak anılan Svadhisthana'ya bağlı. Böbrek meridyeni, boyun omurlarından köprücük kemiğine ve kürek kemiğine uzanan trapez kaslarını da etkiliyor. Bu nedenle böbrek meridyenindeki dengesizlik, tüm yapıyı olumsuz etkileyebiliyor, pelvik rahatsızlıklara yol açabiliyor.  


BÖBREKLERDEKİ SORUNLAR NE ANLAMA GELİYOR?

Böbrekler dengeyi korumaya çalışan bir çift terazi gibi görebiliriz ve böbreklerdeki bir dengesizlik belki de ebeveynlerimizden miras kalan bir adaletsizlik duygusunun yansıması. Sorunlu böbrekler, kişinin kendi ihtiyaçları hakkında karar verememe ya da kötü bir karar verme eğilimini gösterebilir. Hastalıklı bir böbrek, aynı zamanda, ilişkilerde veya yakın zamanlardaki bir durumda algılanan iç kaynak eksikliğini veya güçsüzlüğünü de gösterebilir. Beklentileriniz karşılanmadığı için hayal kırıklığına uğramış olabilirsiniz ve bu da sert yargılarla sonuçlanmış olabilir. Hayatta kalma gibi temel korkular da böbrek meridyeni ile ilişkili olabilir. Ayrıca cinsel güvensizlik de yine bu meridyen ile ilişkilidir.


Öyleyse gelin, geçmiş korkularla yüzleşmek için bir adım atalım. 7 Kasım Salı akşamı YogaŞala Nişantaşı'nda buluşalım. Detaylar için: https://yogasala.com


1 Aralık 2021 Çarşamba

Kundalini Yogada 10 Beden

Bugün size 10 bedenden bahsetmek ve hepsini biraz açmak istiyorum. Yogi Bhajan’ın öğretilerinin temelinde de 10 beden yer alıyor ve kundalini yogada 10 beden üzerinde çalışıyoruz; numerolojinin temelinde de bu var; potansiyelimizi, yeteneklerimizi, zorlukları ve hayatta nerede olduğumuzu görebiliyoruz. Gerçekleri sayılarla dekode ederek, bir anlamda şifresini çözerek, onları farklı bir açıdan görebiliriz.


İnsan 10 bedenden oluşuyor: fiziksel beden, üç zihinsel beden ve altı enerji bedeni. Farklı bedenleri, giysi katmanları gibi görselleştirebilirsiniz, fiziksel beden ise, bir ömür boyu üzerimizden çıkarmayacağımız paltodur. Fiziksel beden ile görebilir, dokunabilir ve hissedebiliriz. Ama gözle görmesek de başka bedenlerimiz de var.

1. BEDEN: RUH : alçakgönüllülük, yaratıcılık
Hayatım yaratıcı bir akış içinde ruhumun amacına hizmet ediyor mu?

Ruh beden, 1. bedendir ve içindeki sonsuzluğa bağlanır. Ruh beden güçlü olduğunda, zihinde değil kalpte yaşayabilirsiniz, yaratıcılık sadelikle akar. Bu beden, her şeye ve evrensel gerçekliğe bağlıdır; herkes için bir tohum gibidir. Kişiliğimizi de o taşır. Eğer çok fazla çalışırsak ruhumuzu unuturuz, gerçek amacımızdan saparız. Kararları kalple almak daha iyidir, yoksa bu çok soğuk bir karar olur. Ruh bedene bağlıysanız, orada korku olmaz.

DENGE İÇİN: Kundalini enerjisini yükselt, kalbi aç.

2.3. ve 4. bedenler, zihnin 3 farklı karakteridir.

2. BEDEN: NEGATİF (KORUYUCU) ZİHİN: Sınırlanma, itaat
Tehlikeleri sezebilir miyim? Neleri göz önünde bulundurmalıyım?

Korumak isteyen, tehlikeye hayır diyen ve duruma ilk tepki veren zihin. İdeal olan doğru tehlikeyi görmesidir ama halihazırda hafızamızdan, geçmişten etkileniyoruz, korkularımız var; o yüzden bu zihin çok da güvenilir sayılmaz. Kimi zaman anne babanın içimizde yankılanan sesi de olabiliyor. Çok sadık bir zihin, ruh için çalışıyor ve ruh yolculuğunda onu korumak da görevi. Ama bazen fazla koruyucu olabiliyor; dengede ise yolunuzda faziletle ilerleyebilirsiniz, zayıfsa korkularınız sizi ele geçirebilir.

DENGE İÇİN: Disiplin esastır.

3. BEDEN: POZİTİF (GENİŞLEYEN) ZİHİN: Eşitlik, Pozitiflik
Hayatın önüme sunduğu tüm olanaklara açık mıyım? Onları hayatıma alabiliyor muyum?

Pozitif zihin, her durumdaki ve varlıktaki pozitif özü görür. Güçlü bir irade verir ve gücünü kolaylıkla kullanmana olanak tanır. Doğal olarak oyuncu ve optimist olmanı sağlar. Doğrudan ve güçlü bir iletişim gücü kazandırır. Zayıf olduğu zaman, negatif zihnin etkisi altında kalarak deprefis hale gelebilirsin ya da kafan karışabilir. Kızgın, öfkeli ve toleranssız olabilirsin. Sorumluluk alamadığın için gücünü kullanmaktan çekinirsin.

DENGE İÇİN: Karın bölgesini güçlendir, özgüvenini artır, olumlamalar kulan.

4. BEDEN: NÖTR (MEDİTATİF) ZİHİN: Hizmet, tutku, entegrasyon
Kendime iç bilgeliğimle algılama ve harekete geçme izni veriyor muyum?

İşte kundalini yoga ile güçlendirmeye çalıştığımız zihin… Pozitif ve negatif zihin sözünü söyledikten sonra hep nötr zihin karar veriyor. Denge ile, bilmekle alakalı. Bu bedeni güçlü kişiler, odaklı insanlar olarak görünür, kafaları karışmaz. Nötr zihni zayıf olanlar kararsızlık yaşar; deneyimlerini entegre edemedikleri için hayatta kurban rolünü oynarlar. Seva, ruhani amaç ve verme kapasitemiz yani hizmet etmek bu bedenle ilişkilidir.

DENGE İÇİN: Meditasyon

5. BEDEN: FİZİKSEL BEDEN: fedakarlık, denge, öğretmen
Gücümü ve becerilerimi herkesin iyiliği için kullanıyor muyum?

Fiziksel beden, değişimin temsilcisidir. Fiziksel beden, doğumdan ölüme değişir ve bir saniye bile aynı kalmaz. Vücut esnekse zihin de esnektir; katı düşünceler varsa vücut da katıdır. Fiziksel beden, diğer 9 bedenin kendi rolünü oynadığı bir tapınak gibidir. Sana fedakarlık, vazgeçme kapasitesi verir. Öğretmeni temsil eder ve soyut olanı farklı yaştaki farklı bilinçteki insanlara geçirmene olanak tanır. Hayatın her alanında denge yeteneği verir. 5. Beden karma yerine dharma’yı seçebilendir. 5. Beden zayıfsa açgözlü, hırslı, rekabetçi olursun ve dengeden saparsın. Kendini kelimelerle ifadede zorlanırsın.

DENGE İÇİN: Düzenli egzersiz yap. Öğret.

6. BEDEN: ARCLINE – YAY  HATTI: adalet, koruma, projeksiyon
Hedeflerimi gerçekleştirebilecek miyim? Bunu dürüstlükle mi yapıyorum?

Arcline, yay hattı, manyetik bedenlerden biridir. Aslında bir kulak memesinden diğer kulak memesine uzanır ama her yerdedir. Bu sizin projeksiyonunuz, parlaklığınızdır. … Azizlerde görselleştirilen hare gibi düşünebiliriz. Hipofiz beziyle ilişkilendirilir. Sinir sistemini regüle eder, odaklanmana ve meditasyon yapmana olanak tanır. Bu beden, bağışıklık sistemine tekabül ediyor, neyin, nasıl iyi olduğuna karar vermek ve sisteme alıp almamak. Zihinsel anlamda adaletle alakalıdır, topluma hizmet etmek, sadece kendim için değil herkes için doğru olanı yapmak… 6. Merkezi sezgilerle kendinizi korumak için kullanabilirsiniz, böylece hayatın stresiyle baş ederken kalbinizi kapatmanız gerekmez. Öfke ve egosunu hiçbir şey ayağa kaldıramaz; işte yay hattının gücü de budur.

DENGE İÇİN: 3. Gözü, hipofiz bezini uyandır.

7. BEDEN: AURA: merhamet, güvenlik, sevgi
Evrensel aşkta güvende hissediyor muyum?

Aura, manyetik alandır, renk değiştiren ve etrafımızdaki alan… Düşünceleri takip eder, kadınlarda daha çok genişleyebilir. Yaşam gücünüz için bir kaptır ve bu yaşam gücünü korur. Kalkan gibi pozitifliği çekebilir ve olumsuzlukları püskürtebilir. Eğer aura zayıfsa paranoyak olabilirsiniz, olumsuzluk psişeye fiziksel bedene nüfuz edebilir. Hastalıklar bedene önce auradan girer. O nedenle aurayı güçlü tutmak esastır. 7 affediciliğin sayısıdır. Geçmişi affedince auradaki yaralar iyileşir.

DENGE İÇİN: Meditasyon yap. Doğal liflerden yapılmış beyaz renkli kıyafetleri tercih et.

8. BEDEN: PRANİK BEDEN: Saflık, enerji, korkusuzluk
Hayatı korkusuzca kucaklayabiliyor muyum? Hedeflerimi gerçekleştirecek yeterli enerjiye sahip miyim?

Pranik beden, nefesiniz aracılığıyla, yaşam gücünü ve enerjisini sisteminize sürekli almaya devam eder. Bu, korkusuz, tamamen canlı ve tüm yaratılışla bir olduğunuzu hissetmenizi sağlar. Pranik beden güçlüyse nefes derindir, rahattır. Tüm hastalıklar pranik bedende dengesizlikle başlar.

DENGE İÇİN: Tüm nefes çalışmaları.

 

9. BEDEN: SÜPTİL BEDEN: Sakinlik, incelik, ustalık
Süptil ve hassas mıyım, yüzeysel olanın ötesine geçebilir miyim?

Süptil bedeniniz, hayatın dolaysız gerçeklerinin ötesinde yatan yüce ve ilahi oyunu görmenize yardımcı olur. Süptil beden ve ruh beden karmaşık şekilde bağlantılıdır. Süptil beden, ruhun amacını hiç unutmayan bedendir. Küçük detaylarla değil evrenin amacıyla meşguldür. Süptil beden, ölüm anında ruhu taşıyan bedendir. 9. Beden güçlüyse çok sağlam bir meditatif alanınız vardır. “Casual body” de denir 9. Bedene… 9. Beden zayıfsa huzursuz olabilirsin, çünkü her şeyin olduğu haliyle mükemmel olduğunu fark edemezsin.

DENGE İÇİN: Her tür meditasyon ve 1000 gün boyunca kriya uygulamak.

10. BEDEN: RADYANT/IŞILTILI BEDEN: kraliyet cesareti, asalet
Hayatım cesaret, asalaet ve yaratıcılık örneği mi?

10. Beden titreşimle ve elektromanyetik alan ile ilgilidir. Size maneviyattan gelen asalet ve parlaklık verir. Hayata “ya hep ya hiç” tutumuyla yaklaşırsınız ve %110’unuzu verirsiniz. 10. beden az gelişmişse, çatışmadan korkabilirsiniz. Diğer insanların dikkatinden çekinebilirsiniz, çünkü içsel asaletinizin tanınmasıyla gelen enerji ve sorumluluklardan korkarsınız. 10. Beden, kendine ve diğerlerine dürüst ol, birlik ol ve öğretini yay der.

DENGE İÇİN: Adanmışlık. Saçları kestirmemek.

 

11. BEDENLENME: Paralel uyum: Sonsuzluk
Gerçek benim kimliğim mi? SAT NAM? Sonsuzluğun benim aracılığımla akmasına izin veriyor muyum?

Yogi Bahajan diyor ki “İçinizdeki tanrı ve içindeki insan paralel uyum içindeyse, o zaman 11. Hale gelmişsinizdir.” Burada dualite yok, ilahi vizyon var. İçsel olarak zenginsin, tatmin dolusun. Her yerde tanrıyı görüyorsun. İradenle 10 bedenin oyununu yönetebiliyorsun.

DENGE İÇİN: Nam Simran veya Siri Guru Granth Sahib

 

Yogi Bhajan “Eğer 10 bedenin sen olduğunu anlarsan, bu 10 bedenin farkında olursan ve onları dengeye getirirsen tüm evren seninle dengede olur” diyor. Tüm kundalini yoga dersleri bu 10 beden üzerinde çalışır. Öyleyse disiplinle çalışmaya devam!

28 Kasım 2021 Pazar

Çatı Dans'ta Sabine Dahrendorf ile Feldenkreis

ÇATI DANS iyi ki var iyi ki iyi ki! Her gittiğimde aynı hisle çıkıyorum. Bu pazar günü de evde kalıp dizi izlemek ve bisikletime atlayıp Karaköy'e gitmek arasında bir seçim yapmam gerekiyordu. Neyse ki doğru yolu seçtim!

Sabine Dahrendorf, klasik ve çağdaş dans eğitimi alan son dönemde ise daha çok Feldenkreis tekniği ve somatik bir çalışma olan Body Mind Centering ile ilgilenen bir sanatçı. Bugün katıldığım "awareness through movement (hareket odaklı farkındalık)"  atölyesinde de bize destek sağlayan iç organlarımızla hareketi ve sesi keşfettik. İskeleti ve kemik yapıyı bir kap gibi algılayarak ve iç organlarımızın kemik dokusuyla arasındaki diyaloga odaklanarak bedenin kendi dansını ortaya çıkarmasına fırsat verdik. Feldenkreis çalışmasına iç organ boyutu kattığımızı söyleyebilirim. Önce fotoğraftaki gibi iç organların yerini teorik olarak çalışarak başladık ve daha sonra her birini tek tek hissederek hareketle ilişkisini farkındalıkla inceledik. Aslında hep sinir sistemi üzerinde çalışıyoruz ve bunun etkisini çalışma bitince çok net olarak hissedebilirsiniz. 2 saatlik çalışma bittiğinde iki ayağım üzerinde dik dururken gerçekten yere bastığımı hissettim, bedenimle farklı bir ilişki deneyimledim ve çok rahatlamış bir şekilde Karaköy’de şehrin kalabalığına karıştım.

Çatı'nın programını instagram'dan takip edebilirsiniz, Sabine'nin sitesini de incelemek isteyenler için paylaşıyorum:

http://www.sabindahrendorf.com

https://www.instagram.com/catidans/

İyi pazarlar!








25 Kasım 2021 Perşembe

Sabah Sadhanası İçin Kriya

30 Kasım Salı akşamı YogaŞala Nişantaşı'nda uygulayacağımız kriyayı birlikte yapmak için sabırsızlanıyorum desem yeridir. Bugün "sabah sadhanası için kriya" serisini yaptım ve nefesimin yumuşadığını ve mattan kalkarken içimde bir genişlik hissi oluştuğunu söyleyebilirim. Tabii ki herkesin deneyimi farklı olacaktır, ama ne olursa olsun pişman olmayacağınızı garanti edebilirim. Lütfen bu zamanı kendinize ayırın. 

Sabah sadhanası için kriya, Yogi Bhajan'ın ilk olarak 1971 yılında öğrettiği bir seri. Güçlü, enerji dolu ve tüm çakralar üzerinde etkili bir çalışma. Belli noktalarda zorlayıcı hareketler var, ama bitirdiğinizde ışıl ışıl parladığınızı hissedeceksiniz ve tüm o anlara değecek. Kök çakradan başlayarak alt çakralarda yoğun bir enerji yaratarak ve o enerjiyi yavaş yavaş üst çakralara taşıyacağız. Omurganın uyanışıyla enerji kanalları genişleyecek ve tümü sinir sistemi üzerinde de etkili olacak. Canlılık ve denge, güç ve esneklik... 

Piliniz bitmiş gibi hissediyorsanız şarj olmanın tam zamanı. Öyleyse kendi gerçeğimizi hatırlayarak başlayın. Öyleyse kalbe doğru derin bir nefes al ve SAT NAM! 19:30'da görüşmek üzere!



13 Kasım 2021 Cumartesi

ŞİFA MEDİTASYONU Ra Ma Da Sa Sa Say So Hung

Bugünü evde hasta geçirirken ve PCR test sonucunu bekleyip acaba COVID miyim diye düşünürken, RAMADASA meditasyonu düştü aklıma. Meditasyonu uygulamadan önce detaylarıyla okuyup hatırlamak istedim, sonra bllgilerimi tazeleyince de sizinle paylaşmaya karar verdim. Bu meditasyon, Kundalini Yoga Eğitmenlik Eğitimi'ne başlamadan önce bana verilen meditasyondu. O nedenle de bende yeri ayrıdır. Büyük bir heyecan ve merakla beklediğim eğitime bu mantra beni hazırlamıştı diyebilirim. Size ve sevdiklerinize şifa olması niyetiyle paylaşıyorum. 

ŞİFA MEDİTASYONU

Ra Ma Da Sa, Sa Say So Hung, kutsal şifa meditasyonunun mantrasıdır. Bu şifa meditasyonunu uzaktan şifa ile sevdiklerimize ve kendimize yönlendirebiliriz. Bu uygulama  zamanın ve mekanın sınırlarının ötesindedir. Mudra ve mantrayı uygun şekilde uygulamak, enerji akışını dengeler ve bu da meditasyonu daha da güçlü hale getirir. Uygulamak için rahat bir oturuşa geçin. (Omurga dik ve tabanlar yerde olacak şekilde sandalyede oturmak her zaman bir seçenek, unutmayın!) ve hafif bir çene kilidi uygulayın. Dirsekler kaburgalara temas etsin, ön kollar ise neredeyse yere dik şekilde konumlansın. Ön kollar bedenin merkezinden 45 derecelik bir açıyla ileri yönelsin. Avuç içleri düz olmalı ama gerginlik taşımamalı. Tüm parmaklarınızı birleştirin. Meditasyon esnasında gözler kapalı olsun. Bu mantra 8 temel sesten oluşur: Ra Ma Da Sa, Sa Say So Hung.


Ra, Güneş'in enerjisidir: güçlü, parlak ve sıcak. Enerji verir ve arındırır.


Ma, ayın enerjisidir: Kabul edici, serin ve besleyici.


Da, Dünyanın enerjisidir: Güvenli.


Sa, Sonsuzluktur. Kozmos tüm boyutlarıyla, açıklığıyla, genişliğiyle ve bütünlüğüyle Sa'dır.


Sa, Sonsuzluğu temsil eder. 


Say, deneyimin toplamıdır ve kişiye özeldir. Bu, kutsal bir "Sen" duygusudur. Sonsuzluğun vücut bulmuş halidir.


So, kimlik duygusunu ve algısını temsil eder. 


Hung Sonsuzdur, titreşen ve gerçektir. İksi bir arada (So ve Hung) şu anlama gelir: "Ben Sen'im."




**********************

İyi hafta sonları!







8 Kasım 2021 Pazartesi

Sonbahar Kampı

5-6-7 Kasım’da Zuhal Özyurt’un sonbahar kampına katıldım. GÜVEN temalı bu kampta hem kundalini yoga ve meditasyon yaptık hem şamanik çalışmalar ve aile dizimi ile hayata başka bir yerden baktık. Hep birlikte Yücesan Çiftliği’nde bir çiftlik evinde kaldık. Yücesan Çiftliği, ceviz ağaçları içinde, köyün hafif dışında olduğu için dağlar ve ağaçlarla çevrelendiğiniz ve Sakarya’nın muhteşem doğasını doya doya yaşayabildiğiniz bir yer. İstanbul’a dönerken çantamızda neşe, güven ve yeni dostluklar vardı; tabii bir de ceviz ve ıhlamur!

Zamanın adeta genişlediği, yoğun bir programın ardından bu haftaya çok iyi hislerle, tazelenmiş bir şekilde başlıyorum. Bu haftaki derste Panchatatva yani toprak, su, ateş, hava ve eter, bir diğer deyişle beş element üzerinde çalışacağız. Bütün evren bu beş elementle var, tabii ki bedenlerimiz de. Bu nedenle 5 element, fiziksel ve zihinsel sağlığın dengesi için esas. Kendinizi hafif ve saf hissettirecek bu kriya, enerjinizi de yükseltecek. Beş elementi dengeleyen bir meditasyon ile çalışmamızı tamamlayacağız. Bu güzel yolculuğa hazır olanları 9 Kasım Salı akşamı, YogaŞala Nişantaşı‘nda, kundalini yoga seansına bekliyorum. Odağımız: Prithvi (Toprak), Jal (Su), Agni (Ateş), Vayu (Hava) ve Akash (Uzay).

 











18 Ekim 2021 Pazartesi

10 Ekim Dünya Zihin Sağlığı Günü


Geçtiğimiz hafta, 10 Ekim Dünya Zihin Sağlığı Günü kapsamında bir söyleşiye katıldım ve birkaç gün gecikmeyle de olsa bu günü kutlamak ve hatırlatmak istedim. Zaten çoğunlukla kutlamalar tüm haftaya yayılıyor. Söyleşide öncelikle bunun bir günün değil, her günün meselesi olduğu konuşuldu. 

1992 yılından beri her 10 Ekim’de kutlanan Dünya Zihin Sağlığı Günü, en azından bu konuyu ön plana taşıyarak tartışılabilir hale getirdiği için önemli. 

Katıldığım söyleşide farklı ülkelerden katılımcılar psikolojik destek için karılaştıkları zorlukları paylaştı. Bu şekilde İngiltere’de bu desteğin devlet tarafından herkese ücretsiz sunulduğunu, Meksika’da ise tıpkı Türkiye’de olduğu gibi ücretsiz aldığınız hizmetin kısıtlı olduğunu öğrendim. Yani hasta olmadan gidemiyorsunuz gibi özetlenebilir. Oysa zihin sağlığı herkesin hakkı. Hem toplumda, hem aile hem de iş ortamında herkesin kendini geliştirebileceği ve güvende hissedebileceği bir ortamda olması esas. 

Zihin sağlığı genellikle yanlış anlaşılıyor. Psikoloğa gitmekten korkan, gidenlere deli gözüyle bakan bir kültürde yaşıyoruz. Zihin hastalığıyla ilişkilendirildiği için insanlar bu konuda konuşmaktan kaçınıyor ve doğal olarak damgalanmaktan korkuyor. Oysa zihinsel sağlık, fiziksel sağlık kadar esas. 

Zihin sağlığı, hayatımızın merkezinde yer alıyor.  Bu konuda konuşmayı normalleştirdikçe inanın hepimiz iyileşeceğiz. Çünkü ruh ve zihin sağlığı hakkında konuşmak, kapsayıcı bir kültüre sahip olmanın bir parçası aynı zamanda.

O zaman... Zihin Sağlığınızın değerini bilin. Şimdi yapabiliyorsanız usulca ekrandan uzaklaşın, koşuşturmacaya ara verin, sevdiğiniz şeyleri yapmak için kendinize daha çok zaman ayırın, sizi canlandıran ve dengeleyen deneyimleri keşfedin. Ve hala vermediyseniz YOGA ve MEDİTASYONA bir şans verin.


17 Ekim 2021 Pazar

YogaŞala'da Eric Powell ile 'Slow Flow Vinyasa'


Eğer YogaŞala öğrencisiyseniz Eric Powell adını programda görmüşsünüzdür. Eğer gördüyseniz ve hiçbir dersine katılmadıysanız bu yazı sizin için. YogaŞala öğrencisi değilseniz aynı zamanda sizin için. Hatta İstanbul’da değilseniz bu yazı aynı zamanda sizin için. 

Eric Powell, YogaŞala İstanbul’un tüm şubelerinde ve ZOOM’da “Yumuşak Akış” olarak Türkçeleştirebileceğim “Slow Flow Vinyasa” dersleri veriyor. Ashtanga, Iyengar, Hatha stillerinin tümünü ayrı ayrı seven biri olarak, ben Eric’in stiline bayılıyorum. Her katıldığım derste -ister Zoom üzerinden kendi evimde ister stüdyoda olsun- dersleri büyük bir şükran duygusu ve kendime verdiğim şu söz ile tamamlıyorum: “Eric’in İstanbul’daki varlığı bir armağan ve kesinlikle hiçbir dersini kaçırmamalıyım.”

Çünkü her dersi kah bandhaları eforsuzca keşfettiğim, kah verdiği ufacık bir detayla tanıdık bir duruşun içinde yeni bir boyut deneyimlediğim ve derinleştiğim, kah bir anda söze dökülmeyen yoga felesefesine vakıf olduğum bir zaman dilimi. 

Eric ders verirken size yoganın felsesefesini anlatmıyor, ama o sakin kelimeleri ve esprileriyle bu bilgeliği tattırıyor. Az sayıda asana uygulatıyor ve hemen hemen her duruşu ve akışı 3 defa tekrarlıyoruz. Acele yok, hareket oburluğu yok. Bu esnada nasıl becerdiğini anlamadığım bir şekilde Eric hem ekrandakilere, hem sınıftakilere tek tek temas ediyor. Ve hep bir şekilde gülümsetiyor ve biliyoruz ki gülmek çok faydalı!

Dediğim gibi, Eric’in seansları bir armağan ve özellikle Pazar 11 derslerinin yeri apayrı. Bunun bir reklam olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, çünkü zaten dersinde yer bulmak zor, hatta bir yandan yazıyor bir yandan bunu kendime niye yapıyorum diye sorguluyorum. Adanmış mysore uygulayıcıları, eski ve yeni YogaŞala öğrencileri, eğitmenler ve hatta ABD’deki zaman dilimi denk geldiğinde Zoom’dan katılan NY’taki öğrencileri… Hepimiz aynı sayfadayız, bekleriz.

Her dersten sonra kendimi hizalanmış, topraklanmış ve yeni bir şey öğrenmiş hissediyorum. Yogaya yeni başlamış ya da çok yol almış olabilirsiniz, yine de Eric’le ders yapmanın size iyi geleceğini düşünüyorum. Bandhaları ve asanaları bu kadar kolay, bu kadar tatlı tatlı anlatan ve tüm bu eforsuzluk içinde tüm kaslarınızı çılgınca çalıştıran uzman sayısı pek azdır. Bence o bir büyücü. 

Savasana’ya vardığınızda ise sizi nefesinizle baş başa bırakıp aradan çekiliyor. Eric New York'ta değil de aramızdayken bu fırsatı kaçırmamalısınız. 


10 Ekim 2021 Pazar

Varoluş Süreci deneyimlerim


Michael Brown’ın “Varoluş Süreci”ni okudunuz mu? Ben hem okudum hem uyguladım ve yorumlarımı da en sona sakladım. Brown “insan, teknolojiyi kendi dışında bir şey olarak düşünüyor, ancak bu kendi kendinize uyguladığınız bir teknoloji” diyor. Bu kitap yazarın kendi kendine bulduğu bir kişisel gelişim metodu ve sizi 10 haftalık bir yolculuğa çıkarıyor. Süreç boyunca günde 2 kez etkili bir nefes çalışması yaptığınız için bir çeşit adanmışlık gerektiriyor diyebilirim. Size duyguların içinde kalmayı öğretiyor en temelde. Huzura ulaşmak için, sağlıklı olmak için sorumluluk almanız gerektiğini söylüyor. Ben bu süreci -tabii ki tek başıma- tamamladım. (Bu vurgumun nedeni şu ki elimde bu kitapla beni gören bir arkadaşım “Aaa ‘Varoluş Süreci’ni tek başına mı yapıyorsun? Çok zor, keşke grup okumasına katılsaydın” dedi ve ben şaştım kaldım, çünkü aslında bu zaten tamamen tek başına iç disiplinle içinden geçilmesi gereken bir süreç. Michael Brown kitapta ve YouTube videolarında bu sürecin tek başına gerçekleştirilmesi gerektiğini önemle vurguluyor. O nedenle bunu grup çalışması olarak öneren paketler gördüğümde yadırgadım. Çünkü Brown’a göre bu tür atölye çalışmaları da kendinden kaçışın, dışa bağımlılığın başka halleri. Hatta tam bu nedenle kitabı yazmış, eğitmenler yetiştirip bir saadet zinciri kurmamış.


Ama süreci uygularsanız kitabın global facebook grubuna katılmanızı öneririm.  Orada sorularınıza cevap bulabileceğiniz bir ortam var. Bazen kitapla baş başa kaldığınızda anlayamadığınız yerler olabiliyor. Örneğin ben son 3 haftadaki ılık küvet seanslarının her gün olduğunu zannetmiştim ve bu denli su israfı dünyanın kaynakları tehdit altındayken çok saçma ve bencilce gelmişti. Meğer haftanın 1 günü yapıyormuşuz ve facebook grubu bunun dünyanın sonunu getirmeyeceğine beni ikna etti.

Doğrusunu söylemem gerekirse 10 haftada daha farklı deneyimler yaşayacağımı düşünmüştüm. İlk haftalarda enerjim çok yükseldi, bazen öforik ruh hallerine girdim. Son haftalara doğru ise dikkat kaybı gibi sorunlar yaşadım. Hatta araba kullanırken kazanın eşiğinden döndüm. Büyük “aha” anları ise olmadı. Yani 10 hafta boyunca büyük bir efor sarf ettim ve bu sürece büyük zaman ayırdım ama onun karşılığını ne derece aldım, emin olamıyorum. Yine de öğrendiklerim oldu. Brown’un önerdiği şekilde 2. ve 3.’ü turu tamamlamayı ise şimdilik düşünmüyorum.

Sizler de bu deneyimi yaşadıysanız yorumlarınızı duymayı çok isterim. 

9 Eylül 2021 Perşembe

Yeni sezonda yepyeni kundalini yoga dersleri

Yeni sezon, yeni dersler
Eylül ayı geldi, yeni sezon başladı. Havalar serinliğini hissettiriyor, okullar açılıyor ve yeniden düzenli bir hayatın sinyalleri yanıp sönüyor.

Bu sezon Kundalini Yoga seansları ile yola devam ediyorum ve haftada 1 gün YogaŞala'da olacağım. Yıllardır 2. evim olan sevgili stüdyomuz, Covid döneminde sağlıklı ve güvenli koşulları yaratmayı sürdürüyor ve ben de tüm seansları maskeyle veriyorum. Her hafta farklı bir kriya, farklı meditasyonlarla çok güzel dersler yapacağımız için çok heyecanlıyım.

O zaman önümüzdeki haftanın kriyasını açıklayalım mı? Manyetik alanı yenilemek ve dönüştürmek için sekiz özel egzersiz yapacağız. Hatta denilen o ki, bu çalışmayı tekrar ederek diğer canlıların aurasını görmeye başlamak mümkünmüş. Tüm seriyi hareketli bir meditasyon gibi düşünebiliriz. Bu set içinde güçlü ve uzun egzersizler yer alıyor. 

Kundalini Yoga'da Sıkça Bahsedilen Manyetik Alan Nedir?
Manyetik alan aynı zamanda auradır. Bu, etrafımızdaki sürekli değişen enerji alanıdır, hem bizim tarafımızdan üretilir hem de bizi çevreler. Kundalini Yoga, daha çok manyetik alanda çalışır. Daha korunaklı hissetmemiz için onu güçlendirmek ve aydınlatmak esastır.

Bu çalışmayı iyi ve doğru iletişim için kısa bir meditasyonla tamamlayacağız. İletişim diyorsak Merkür, Merkür etkisinden bahsediyorsak serçe parmak işin içinde olmalı!

İletişiminiz güçlendiğinde sözleriniz diğerleri için daha fazla anlam ifade eder ve anlaşılmak hepimize iyi gelir. İçimizde hissettiğimiz “ben”i dışarıda sergilediğimiz “ben”e taşıyabildiğimiz oranda gerçeğimizi dünyaya sunabiliyoruz.

Programa göz atmak için: https://yogasala.com/

25 Mayıs 2021 Salı

HAYIR DEMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

 

HAYIR DEMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Hayır diyememek iş yaşamında aile yaşamına pek çok alanda bizi olumsuz etkiliyor ve stres yaşıyoruz. Yol açtığı sağlık sorunları ise uykusuzluktan yorgunluğa, tükenmişlikten depresyona uzanıyor; yani hayır dememenin psikolojik maliyeti çok yüksek. Her "hayır" diyemediğimizde başkalarının hayallerini ve hayatlarını yaşıyoruz.

HAYIR DEMEYİ ÖĞRENİN, HAYATINIZ İYİLEŞSİN
Diğerleriyle sağlıklı ilişkiler sürdürürken güçlü hissetmek için hayır diyebilmek önemli. Hayır demek, sağlıklı sınırlar belirlemenize yardımcı olur ve başkalarının sizden ne bekleyebilecekleri konusunda netlik kazanmasını sağlar.
 
Hayat boyu EVET demişseniz, 1 günde dünyanız değişmeyecek. Ama pratikle adım adım ilerleyebilirsiniz. Kendinizle iyi ilişkiler kurmanın ve gerçek ilişkilere adım atmanın yolu buradan geçiyor. HAYIR demeyi çocukken öğrenecek kadar şanslı olamadıysanız yalnız değilsiniz ve treni kaçırmadınız. İlk 'HAYIR’ınız ile ilk adımı her an atabilir ve adım adım bu yolda ilerleyebilirsiniz. Dürüst ve net olmak öğrenilebilir.

HAYIR DİYEMEMENİN BAŞLICA NEDENLERİ
Herkes bizi sevsin istiyoruz. Belki koşullu seven, katı ebeveynlerimiz vardı ve reddetmememiz gerektiğini öğrendik. Kendimizi yeterince tanımıyor ve sınırlarımızı koruyamıyoruz. İşyerinde kariyerinde yükselmenin yolu ‘EVET’ten geçiyor sanıyoruz. Onay ihtiyacı içinde EVET’lere sarılıyoruz. Özellikle de bizim kültürümüzde bunu öğrenmediğimiz için bu 5 kelimeyi sarf etmekte ya da ima etmekte çok zorlanıyoruz. Bu yanlışmış gibi geliyor. Oysa değil!

KENDİ SAĞLIĞIMIZ İÇİN HAYIR
Hayır, benim sınırlarımdır; benim kim olduğumu tanımlar, tercihlerimi ve ihtiyaçlarımı ortaya koyar. Onu tanımayan ve yok sayan bir insan -ister ailemden biri ister arkadaşım olsun- gerçekten bana yakın olmalı mı? Belki de sormamız gereken esas soru budur.

HAYIR DEMENİN YOLLARI - ÖRNEK CÜMLELER
Hayır diyememek için çözüm arıyorsanız ve hayır diyebilme becerisini geliştirmek istiyorsanız, bazı örnek cümleler ile işe başlamak iyi bir fikir. Fazla açıklama yapmayın, dürüst ve net olun ve özür dilemeyin!

“Güzel bir fikir ama ben bugün açık havada olmak istiyorum.”

“İhtiyacını anlıyorum ama şu anda benim önceliğim bu dosyayı tamamlamak.”

 “Sorduğun için teşekkürler ama bugün evde kalmaya ihtiyacım var.”

 “Desteğe ihtiyacın olduğunu anlıyorum ama şu anda zamanım yok.”

 “Zor durumda olduğunu anlıyorum ama yardımcı olamayacağım.”

 "Beni düşündüğün için minnettarım, ama korkarım o gün doluyum."

 "Bu ilginç bir fırsat gibi görünüyor, ancak şu anda vaktim yok. Belki [bir zaman çerçevesi verin] içinde tekrar sorabilirsin. "

 "Bu haftam bazı acil projelerle dolu ve yeni talepleri kabul edemeyeceğim."

 “Kulağa hoş geliyor ama şu an iyi bir zaman değil, belki bir dahaki sefere.”

 “Sorduğun için teşekkür ederim ve yapamam.”

 “Haklı olabilirsin ve hayır”

 “Sana önem veriyorum ve hayır”

 “Heyecanını görüyorum ve hayır”

 “Seni memnun etmek istiyorum ve hayır”

"Sana hayır demekten korkuyorum. Lütfen bana destek ol ve şu andaki yanıtım hayır."


ERTELEMEK (NE HAYIR NE DE EVET): “Bunu düşünmek için bana biraz zaman tanır mısın? 2 saat sonra cevap versem olur mu?” (Özellikle kendiniz bahane üretme eğilimi içinde bulursanız, hemen erteleme yoluna gidin. Sonrasında ise “Düşündüm ve gelmemeye karar verdim” diyebilirsiniz.) "Bunu yapmak istiyorum ama Nisan ayına kadar müsait olamayacağım. O zaman bana tekrar sorar mısın? "  "Bunu düşünmeme izin ver, sana geri döneceğim."

HAYIR demeden HAYIR demek: “Sana yardımcı olamam ama şu örnek üzerinden kendin halledebilirsin.”

KİŞİSELLEŞTİRMEDEN: "Sorduğun için teşekkür ederim ama yaz boyunca seyahat etmeyi düşünmüyorum." ‘HAYIR’ımızın kişisel olmadığını söylemenin kolay bir yolu da "azami seviyeye ulaştım" demektir.

ALTERNATİF ÜRETMEK: "Ben yapamam ama bunu yapabilecek birini tanıyorum. Senin için ona sormamı ister misin?” “Seni görmek isterim ama bu tarihlerin hiçbiri benim için uygun değil. Bana farklı bir tarih önerebilir misin?" “Bu istediğin raporu 1 günde yapamam ama 1 hafta içinde teslim edebilirim.” "Şu anda zamanım yok. Size yardım edebilecek birini tavsiye edeyim. "

BAŞKA ÇÖZÜMLER SUNMAK: "Etkinliğinizde konuşamam, ancak bunu blogumda tanıtmanıza yardımcı olacağım."

NEDENİ BAŞKASINA YÜKLEMEK: "Davet için çok teşekkürler, o gün oğlumun maç günü ve ben hiçbir maçını kaçırmıyorum."

SESSİZLİK: “Tüm istekler yanıt gerektirmez. Bir isteği görmezden gelmek kabalıktır, ancak bazen en iyi yol sessiz kalmaktır.


HAYIR DEYİN VE ARKANIZA BAKMAYIN
Bir daveti reddettiğiniz zaman, bir teklifi geri çevirdiğiniz zaman hissettiğiniz pişmanlık veya suçluluk duygusuna değil, hayır demenin size yarattığı alana, fırsatlara ve iyiliğe odaklanın. Belki o partiye gitmeyerek kendinize daha iyi dinlenme fırsatı yarattınız; belki o işe hayır diyerek daha eğlenceli bir etkinlik için zaman kazandınız. Durum ne olursa olsun, “hayır”ınızın olumlu sonucuna odaklanın.

HAYIR VE YOGA
YOGA dünyasında sık sık kabul etmek, akışta olmak gibi kavramlar vurgulanıyor ama bazen bu yaklaşım HAYIR diyemeyen insanlara yeni bir konfor alanı açıyor. O yüzden bu yazıyı yazmak ve HAYIR kapısını aralamak istedim. Çünkü bana göre “önce ben, benim ihtiyaçlarım, benim sorumluluklarım, benim sağlığım” demek bencillik değil, zarar vermeme ilkesi AHİMSA’ya daha yakın.

Bana ilham veren uzman doktor ve aile danışmanı Fatma Özlem Çaylak’a teşekkürler.

 


22 Mayıs 2021 Cumartesi

YogaŞala Kundalini Yoga seansında Power to Heart kriyası ile güçlü ve açık bir kalp

Kundalini Yoga ile Aç Kalbini


Bu cumartesi sabahı erkenden uyandım. 27 Mayıs 2021 Perşembe akşamı YogaŞala online programında Zoom üzerinden uygulayacağımız Kundalini Yoga seansının içeriğini hazırladım. Ders hazırladığımda içimi bir heyecan kaplıyor ve onu öğrencilerimle paylaşacağım anı sabırsızlıkla beklemeye başlıyorum.  Yıllar önceydi -Esra Banguoğlu Öğüt'ün YogaŞala'da ders verdiği dönemden bahsediyoruz- belki 8-10 senesi var; bir hafta sonu arkadaşıma doğum günü hediyesi olarak onun kadınlara özel atölyesini satın almıştım ve o cumartesi gününü birlikte Nişantaşı stüdyosunda geçirmiştik. Bir kadın olarak gücünü kullanmaya odaklanan bu atölyenin kitapçığı hala bende. İşte bu haftanın kriyası da oradan geliyor: Bridge Series - Power to Heart. Köprü serilerinden Kalbe Güç veren bir kriya.


Kundalini dersleri için her perşembe akşamı 19:30'da Zoom'da buluşuyoruz. Katılmak isterseniz YOGAŞALA sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Kapanmalar bitene dek şimdilik durum böyle. Bu hafta menümüzde bol bol ateş nefesi var. Ateş nefesi ile bedeni arındırarak yolculuğumuza başlayacağız. Uzun bir ısınma serisi planlıyorum. Ardından kriyayı uygulayacağız, odağımız ise var olanı teslimiyet içinde açık bir kalple karşılayabilme potansiyelimizi artırmak. Kalbe güç pompalayan bu güçlü seriyi manyetik alanı dengeleyerek tamamlayacağız. 
 

21 Mayıs 2021 Cuma

Minerva Akademi ve Ömer Çeşit, bu akşam da bizi Prof. Dr. Zeynep SAYIN ile bir araya getirerek uçurdu. Bir kez daha insan aklının nerelere uzanabileceğini, bir insanın bilgisi ve tevazusu ile nasıl kendine hayran bırakabileceğini hatırlamış oldum. Konuşmanın konusu “Bilinçdışı imgeler ve Antroposen çağı” idi ve Zeynep Hoca bir sohbet havasında bizi bilincin katmanları arasında gezdirdi; düşünsel bir yolculuğa çıktık onunla. Gelen her soruya verdiği cevaplarda öyle sürprizli bir yerden dolaştırıyordu ki, konuşma boyunca kendimi ormanda kaybolmuş sanıp sonra tam da açmak istediğim kapının önünde buldum. 

Walter Benjamin ve Martin Heidegger’i andık, Jacques Lacan dedik, Edward Said ile oryantalizme uğradık, Roma çağı resimleriyle edilen Tanrı tasavvuruna  dokunduk, Roland Barthes ile dile uzandık ve insanı veriye dönüştüren çağımıza kadar geldik.

Aktarabileceğim kısımlar madde madde şöyle:  

💧 Aynı dili konuşabilmek için imge tanımını yaparak başladık. Lacan, insanların 9 aylık doğduğu için ve 7 ay erken dünyaya geldiğimiz için diğer memeliler gibi 4 ayakta duramadığımızı söylüyor. Yavaş gelişimimiz esnasında kendimizi anne bedeninin bir organı zannediyoruz. Kendi farklılığımızın ayrımında değiliz. İlk karşılaşma aynadaki görüntü ile oluyor. İmgem var, ama aramızda bir yarık var. Yansıma ve yanılsama. Hakikat ve görüntü. Ben ve öteki. Ben en az 2 kişiyim. Ben ve görüntüm. Ben ve aynadaki imgem örtüşen şeyler değil.

💧 Yokluğun, olmayışın, boşluğun konturu. Örneğin terk edildiniz. Olmayışın konturunu çizen bir yerden konuşur imge. Beni ezberle değil, sarsıcı olanla, bilmediğimle durmadan yüzleştirir.

💧 İmge, regülatör görevi görür. Zeynep hoca, sanat ve edebiyat için “imgeler, başka bir şeyi temsil ve ifade eder” diye öğretildi dedi ve ekledi “imge, temsilden değil, interaktif bir ilişkiden geldiğinde regülasyon görevi görüyor.” 

💧 Yetişkin kelebeğin ismi de imago. Kendi evrelerini tamamlamış olan kelebek.

💧 İmge aynı zamanda bir bellek deposudur (fosiller, taşlar da tüm yüzyılların belleğini taşırlar) ve de geleceğe dair bir alarm sinyali taşırlar. 

💧 Waldorf Okulları’nda çalışan bir katılımcı, Waldorf Okulları’nda ayna olmadığını vurguladı ve bu paylaşım, aynanın gösterdikleri üzerine biraz daha konuşma kapısı araladı. Bir diğer katılımcı oyuncu olduğundan ve şiir okurken imge kullandıklarından bahsetti. Zeynep Sayın, gerçek oyuncu, hiçkimse olmayı bildiği için herkesi oynayabilen oyuncudur; kendi imgeleminin nesnelerine takılmadığı noktada gerçek oyuncu olur, dedi.

💧 Ben ve görüntüm arasındaki yarık dışında imge üzerinden çocuk kendini örgütlemeye başlıyor.

💧 Aslında bilinçaltımız bile zaten diğerlerinin imgeleriyle dolu. Zaten hiç durmadan ötekinin dilini konuşuyoruz. Cinsel fantezilerimiz bile bizim değil, onlarındır. 

💧 Dil sadece susturulan değil, konuşmaya zorlayan bir şeydir. Bizi, aslında bizim olmayan bir yasanın, bir sermayenin dilini konuşmaya zorlamaktadır. Roland Barthes, göstergeleri kullanmaya zorladığı için dil baskıcıdır diyor. 

💧 İmge dediğimiz, geleneksel olan imge tanımları da genelde ezberden gelirler. Zihnimizden bilinçaltımızdan hiç durmadan bizi istila ederler. Ben bir ötekidir. Benim içinde ben olmayandan kurtulmak gerekir. Ötekilikten kurtulabildiğimiz, özgürleştiğimiz zaman, dilimizi konuşmaya başlayabiliriz. 

💧 Rüyaların pek çok katmanı var. İlk katmanı çöp. Yediklerimizi sindirircesine gün içinde gördüğümüz tüm ıvır zıvırı atmak zorundayız. Bu, günlük temizlik. Psikoterapi psikanaliz gibi süreçler bastırılmışlık ve fırlatılmışlıklardan kurtulmayı amaçlıyor.

💧 Mevlana, İbnü'l-Arabi gibi bilgeler rüyalarında aldıkları bilgilerden söz ediyor. Ötekilikten kurtuldukları noktada belki gerçekten bir başka ötekinin bilgisiyle tanışabiliyorlar. Bilinçaltı ile bilinçüstü arasında bir ayrım olsa gerek. 

💧 Temsil mekanizması, hiyerarşiye dayalı bir mekanizma. 

💧 İnsanın veriye dönüşmesi ile, motorize gıda ve motorize tarım endüstrileri ile insanların sentetik silahlarla öldürülüyor olması, aynı jestin hakikati. Ben doğaya, taşa, insana nasıl bakıyorsam dünyaya aynı şekilde bakıyorum. Her şeyin fosil yakıta bağlı olduğu bir düzen içinde, insan olarak üstte konumlanarak doğayı nesneleştirmek, aslında dünyayı yok etmek demektir. Toprağa kömür deposu ve petrol muamelesi yaparak insana da insan kaynağı muamalesi yapmak...

NAÇİZANE YORUMUM
O kadar kıymetli bir sohbetti ki, Zeynep Sayın’ın konuşmasının esansını bile buraya aktarmakta zorlandım. Yogaya bağlamam gerekiyor mu tüm bunları, bilmiyorum, belki de gerekmiyor; ama yine de bir iki cümle söyleyesim var. Her ne kadar hepimiz imgemizle çoktan tanışmış ve birlik hissinden uzaklaşmış olsak da, yoga stüdyolarında ayna olmamasını, bakışı içe çevirme hali ile imgelememizden uzaklaşıp “ben”e odaklanmaya bir davet gibi düşünüyorum. Hayat boyu bitmeyen bu arayışta, ötekilikten kurtulma, kendi sesimi bulma ve kendi dilimi konuşma yolculuğumda yoga ve meditasyonun bana ışık tuttuğunu düşünüyorum. Acıya mesafelenen ve insanı veriye dönüştüren bu çağda kendimize bakmaya, kendimizle yüzleşmeye devam edelim; doğaya ve dünyaya hükmetmediğimiz bir dünyanın hayali ve umuduyla...  


17 Mayıs 2021 Pazartesi

KLİNİK PSİKOLOG ALARA KÖKSAL İLE CİNSELLİĞE DAİR

Kadim Cinsellik
Minerva Akademi Nörofelsefe Psikoloji Sempozyumu’nda bugün Klinik Psikolog Alara Köksal ile cinselliğin çocukluktan itibaren davranışlarımızı nasıl şekillendirdiğini konuştuk. Alara hanım, duru anlatımıyla bizleri aydınlattı ve soru sormak konusunda cesaretlendirdi. Kendi adıma bu sohbeti son derece özgürleştici buldum. Hep gündemde olan ama hep kapalı kapalı kapılar ardında kalan bir konu olduğu için ve özellikle Türkiye’de bir tabu olduğu için bol bol not aldım, tümünü de elimden geldiğince paylaşıyorum. Kadın erkek ilişkilerindeki tabulardan eşcinselliğe, çocuklara verilecek cinsel eğitimden cinsel işlev problemlerine, manipülasyonlardan fantezilere uzanan bu sohbetin özeti benin kalemimden madde madde şöyle:


ÇOCUKLUKTA BAŞLIYOR Cinselliğin çocukluk çağı yani cinsiyet rollerinin belirlendiği zaman çok önemli. Erkek çocuklara “aslan oğlum” ya da “göster pipini” denirken kızlara “oranı kapat” “ne merak ediyorsun, sorma öyle sorular” deniyor. İki uç da hem kadını hem erkeği olumsuz etkiliyor. Erkekte üstünlük tavrı pekişiyor ve her zaman hazır olmak zorunda hissediyor. Kadın ise iyiden iyiye pasifize oluyor. Her iki tarafta da kaygı ve problemler baş gösteriyor. Buna performans anksiyetesi deniyor. Erkek çocuk doğunca sevinen annenin söylemleriyle yetişen erkek, kendi deyimiyle 1-0 önde başlıyor ve bu nesiller boyu aktarılıyor. Kadın maddi olarak da erkeğe bağlı olduğu için erkek üstün hissediyor.

CİNSELLİK Kişinin en büyük cinsel organı beynidir. Cinsellik sadece penis-vajina birlikteliği olarak algılanıyor, ama cinsellik bir ağacın gövdesi gibidir ve hayatın pek çok alanı doğrudan ya da dolaylı olarak ondan etkilenir. Penis ve vajina birlikteliği olayın en sığ kısmı. Cinsellik, her iki kişinin birbirine temas ettiği an başlıyor. Sinir uçları sadece erojen bölgelerde değil, bedenin pek çok noktasında var. Aheste ilerleyerek ön sevişme yapmak, cinsellikte çok önemli. Alara Hanım danışanlarından ve eğitimlerden edindiği bilgilere dayanarak haftada 3 cinsel ilişkiyi kişilerin birbirine bağlılığı açısından ideal olarak tanımlıyor.  Ayda1-2 ise sağlıklı bir cinsel hayat değildir, diyor.

CİNSEL İŞLEV PROBLEMLERİ Yaştan bağımsız olarak hepimizin kulağına çalınan çeşitli cinsel mitler var. Bunlar, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan ve kulaktan kulağa aktarılırken devleşen içi boş söylemler. Özelliklede ilk geceye dair korkutucu söylemler, bilinmezlik ve soru işaretleri, kaygıyı da beraberinde getiriyor. “Acaba yeterli gelebilecek miyim” kaygıları, cinselliği duyu organlarının devreye girdiği bir sanat olmaktan çıkarıp kalitesiz bir cinsel yaşama götürüyor. Kişilerde performansa dayalı problemler ortaya çıkıyor. Kişiler, zevk almaktan ziyade performansa odaklanıyor ve bunlar pekiştiğinde kadınlarda vajinusmus (pelvik tabanın istemsiz kasılarak cinsel birlikteliğin imkansız hale gelmesi durumu), erkeklerde erken boşalma ya da isteksizlik gibi cinsel işlev problemleri ortaya çıkıyor.  Bu problemler aslında kaygı problemleri ve eğitim ve rütbeye bakmıyor. Vajinusmus problemleri yaşayan kadınlar, kaygı nedeniyle oral seks gibi alternatif yollarla çözüm arayarak kendini es geçiyor. Erken boşalmanın temelinde de kaygı yatıyor. Pohpohlanarak büyütülen erkek, en ufak değişiklikle baş edemiyor ve bunun suçunu karşı tarafa yükleyebiliyor. Başarıya odaklanmaktansa kendini partnerine vermesi daha önemli. Cinsel işlev bozuklukları erteleniyor. Viagra ve benzeri ilaçlarla durum bastırılıyor ama bunlar anlık çözümler. Aslında terapi sürecine adım atmak esas. Erken boşalma, vajinusmus gibi problemlerde çiftler “onun problemi” derler ama “bizim problemimiz” olarak yaklaşmaları gerekir; çiftler bir bütün olarak algıladığında ortaya ahenk çıkacaktır.

ÖZGÜVEN Yaratıcılık, kendine inanmak ve özgüvenle ilişkili. Cinsel açıdan sıkıntı yaşadığın bir süreçteysen hayatın her noktası bundan etkileniyor. Cinsellikle ilgili bir problem yaşandığında kişinin kendine olan inancı olumsuz etkileniyor. Cinselliğin dengeye gelmesiyle özgüvende artış gözlemleniyor.

MANİPÜLASYON – Daha çok kadınların maruz kaldığı manipülasyonlara ışık tutmak gerek. Kadınlar cinselliğin bastırıldığı ortamlarda büyüdükleri için partnerin tatmin olmasına odaklanıyor. Çoğumuz kadının zevk ve dürtüsünün bastırılabilir olduğu algısıyla büyüyoruz. Oysa her iki tarafın da maksimum doyum alması sağlanmalı.

SÜRPRİZ! Kızlık zarı diye bir şey yok. Kızlık zarı denen şey, vulva ve içe doğru giden ritmik kas grubu. Kızlık zarı bir hurafe. Çünkü aslında cinsel birliktelik yaşamış biri istemediği bir birlikteliğe girdiğinde de kanama olabilir. Oysa bu yüzden kurban edilen insanlar var. Bilerek ilerlendiğinde, adımlar doğru atıldığında ilk birliktelikte ağrı ve kanama olmadığı bilimsel bir gerçek.

İLETİŞİM ESAS: Partnerlerin cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini paylaşması gerekir, çünkü duygular paylaşıldıkça hafifler. Kaliteli iletişim çok önemli. Özellikle bizim toplumumuzda içe atarak ertelemek ve biriktirmek çok yaygın. Kişi istismara uğrayıp susuyor ve önceki susuşların etkisiyle daha da çok susuyor. O kadar çok susuyor ki kişi, artık yeni bir talep geldiğinde bunu da kabul edeyim noktasına gelip kendinden ve evlilikten uzaklaşıyor. Alara Köksal diyor ki, ilişkide sustuğunu hissettiğin hangi nokta varsa anında iletişime geçmek lazım. Biriktirince bir dünya biriktirmiş oluyorsun ve bu her konu için geçerli. Fark ettiği o ilk an, konuş!

ÇOCUKLARA CİNSELLİĞİ NASIL ANLATMALIYIZ? Alara Köksal, her iki uca da karşı. Her şeyi anlatmak da çocuklarda travma yaratabilir. 5-6 yaşında henüz diğerleriyle etkileşime girmeden ufak ufak anlayacağı tarzda (sevgimizin karşılığı olarak sen dünyaya geldin gibi) anlatılabilir ve yaş ilerledikçe seviye artırılabilir. Rayka Kumru’nun çocuklara özgü kitapları cinselliği bilimsel ve mantıklı olarak anlattığını söyledi ve yol haritası olarak önerdi. Ergenlerde ise daha hassas olduğu için, “biliyorum yaşayacaksın” gibi genel cinsellik kavramından bahsedilebilir, dedi.

CİNSEL FANTEZİLER Fantezi fantezidir ve sınırı yoktur. Toplumsal normlara göre yaşamak durumunda değiliz. Sınır ve şiddeti kişiler belirler ama önemli olan bu kararların 1 kişiye ait olmaması; her iki tarafın da istemesi ve onaylaması. Manipule edilmeme kısmının altını çiziyorum. Alara Köksal’a göre, kişinin değerlerine ve ahlakına uygun bir şekilde ilerliyorsa sınır yoktur; herkesin kapalı bir kutusu olabilir. Sen ne ile tatmin oluyorsan, o doğrudur. Fantezisel eylemlerden rahatsız olmadığın ve karşı tarafın da muzdarip olmadığı sürece sorun olmaz. Toplumsal normlara uymadığı zaman kişi “bende sorun var” diye endişe ediyor. Sen ve partnerin için sorun yoksa sorun yok. Ancak manüpulasyon varsa, yani senin değerlerin ve ahlak çerçeven deliniyorsa, işte bu istismardır. İlişkilerden ve partnerinden kaçınmana neden olur. İstemediğiniz bir şeyin dayatılması, ilişkiyi, iletişimi ve cinselliği olumsuz etkiler.

LGBTQ+ Alara Köksal, gay ve lezbiyen ilişkilere olumlu bakan bir terapist. Eşcinselliğin sonradan olmadığını ve doğuştan geldiğini vurguluyor. Hangi duyguyu bastırırsanız o bir yerden çıkar. Kadın ve erkeğin net çizgilerle belirli olduğu geleneksel toplumda korkudan dile gelemeyip bastırılıyor senelerce. Ne kadar görmezden gelirsen gel, hangi tedaviyi uygularsan uygula, o bir dürtü ve duygudur. Sen kimsin? Ne istiyorsun? Neyle tatmin olabilirsin? Kendini tanımak önemli. Evlilik öncesi bir uzmandan destek almak kıymetli; bu tabuları yıkabilir ve kişileri keşfe daha açık hale getirebilir.

💜💛💚💙💜💛💚💙💜💛💚💙💜💛💚💙💜💛💚💙

GÖRSEL: Burada paylaştığım görsel, katılımcılardan Yasemin Kalfa'nın sohbet esnasında çizdiği bir resim. Kadim cinsellik ile ilgilenen Yasemin Hanım, kadın ve erkek cinselliği bir sanat olarak yaşadığında hayatın nasıl çoğalabileceğini resmetti. 

16 Mayıs 2021 Pazar

MİNERVA AKADEMİ NÖROFELSEFE PSİKOLOJİ SEMPOZYUMU İKİNCİ KONUĞU DR. ELİF MUTLU İLE BAĞIMLILIKLAR

Minerva Akademi ‘nin düzenlediği Nörofelsefe Psikoloji Sempozyumu’nun ikinci konuğu bağımlılık konusunda çalışan Fransız Lape Hastanesi'nden psikiyatrist Dr. Elif Mutlu oldu. Bağımlılıklar nasıl gelişir? Genetik ve kültürel gelişmelerin bağımlılıklarımız üzerinde nasıl bir etkisi var? Bağımlılıkla nasıl baş edilir? 16 Mayıs akşamı Zoom üzerinden gerçekleşen sohbette, ilişkilerden politikaya uzanan bağımlılık gibi geniş bir konuyu irdeledik; iki saate sığdırmak zor olsa da satır başlarını ve not alabildiğim detayları burada paylaşmak isterim:

★ Merkezi sinr sistemini etkileyen maddeleri neden kullanıyoruz? Genetik boyutu, gelişim süreci (yetiştirilme tarzı), doğal çevrenin etkisi nedir?

★ Bağımlılık, bize iyi gelmemesine rağmen içinden çıkamadığımız şey diyebiliriz. İnsanlar çoğunlukla kendi bağımlılıklarının farkında olmuyorlar.

★ Bağımlılık, doğal seleksiyon ile ilgili bir bedel. Evrimsel süreç neticesinde sahip olduğumuz donanım ve anatomik mimarimiz bu maddelere cevap verebilecek nitelikte. Biz de maddelerden meydana geliyoruz. Vücudumuzda sigara, alkol içmemiz için özelleşmiş yapılar yok, ama aslında kafein, nikotin gibi bizde değişiklik yaratan tüm maddeler, vücudumuzdaki bir maddeyi tekrar ederek çalışıyorlar. Bizi bağımlı yapan maddeler, bu mekanizmalara kısa devre yaptırıyor. Bu maddeler, pusula yanına konmuş mıknatıs etkisi yaratıyor ve bu da davranış bozukluğuna yol açıyor.

★ Dopamin, seratonin, oktopamin  gibi beyindeki nörotransmitterler, yani korku, heyecan, mutluluk gibi duygulara araçlık eden protein yapıdaki bu maddeler, Homo Sapiens’ten bile daha eskiler. Bunların arkaik öncü formları başka canlılarda da var, hatta arılarda bile var. Beyin mimarisi öyle eski ki tarım devrimini, endüstri devrimini, dijital devrimi yaptık ama nörotransmitterlerimiz 100.000 yıldan daha yaşlı. Genetik evrimimiz yavaş ve yapımız modern hayata uyumlu değil.

★ Keyif ya da acı verici olarak sınıflandırabileceğimiz emosyonlar ne işe yarıyor? Tepkilerimiz ayarlamamıza yarıyorlar. Sonuç kaçınma davranışı bile olsa davranışımızı etkiliyorlar. Haz verici ise fırsatlara ve tatmin yaşamaya yönlendiriyor. İlişkilere, kaynaklara, statüye, bedensel bütünlüğe tehdit varsa acı verici emosyonlar ortaya çıkarak tehdit ve kayıplardan koruyor. Asıl önemlisi de bunların doğal seleksiyon açısından önemi olması. Yani biz iyi hissetmeyebiliriz, ama doğa için doğru olan bu. Yani doğanın mutluluğumuzla bir işi yok, bireyi değil türü koruyor, türün devamlılığını önemsiyor. Elif Mutlu’ya göre bağımlılık medeniyetin hastalığıdır ve şifası da yoktur.

★ Yemek, beğenilme, dostluk, statü gibi HAZ verenler; korku, suçluluk, utanç, öfke, kıskançlık gibi ACI verenler renk skalası gibi bir yelpazeye yerleşiyor. Bedenimizde bizi hazzın aşıırılığından koruyan bir mekanizma yok. Doğa, coşku ve neşemizi sınırlamıyor.

★ Eroin bağımlıları için ruhsal acı, anne kucağından yere düşmek gibi, kopmak gibi çok derin bir acı. Bırakamamaları fiziselden çok bu ruhsal yoksunlukla ilişkili.

★ Alışveriş, şekerli yiyecekler ya da video oyunları. Tüm bağımlılıklarda olmayan faydaya karşı vücudumuz sinyal üretiyor.

★ Bizi aşırı zevkten koruyan hiçbir sistemimiz yok.

★ Deneylerle anlaşıldı ki hoşlanma ve isteme farkı, bağımlılığı anlamak konusunda yardımcı. Hoşlandığın içn yapmak ile yapmak zorunda olduğun için yapmaya geçiş çok belirsiz. Hoşlanmamamıza rağmen istediğimizi fark etmek ise önemli bir ara mekanizma.  

★ Elif Hoca, “ben kafada bitirdim” ya da “iradem çok kuvvetli” diyenlere gülümseyerek bakarız diyor. Dediğine göre bağımlılık bitmez çünkü zaten kafada oluyor. İradeye gelirsek, o da çok kırılgan bir yakıt ve tek sıkımlık bir kurşun. İrade silahıyla insanın kendini değiştirebilmesi çok zor. İstekle başa çıkmak, hayır deme becerisini geliştirmek, ilaçlar, davranışsal tekniklerle gerekiyor.

★ Bazen alkolü bırakıp hacca gitmek gibi derin anlam değişikliğine gider kişiler. (Elif Hoca'nın verdiği bu örnek ile aklıma uyuşturucu kullanımını Kundalini Yoga ile bırakan meşhur bir eğitmen geliyor. Bu deneyimi yeni bir anlam dünyası inşası olarak düşünmemiştim daha önce.)

★ Dürtüleri ertelemek, hazzı ertelemek öğrenilebilir. Kısa vadeli çıkarları reddetme becerisi yaşla gelişir ve eğitimle ilgilidir.

★ Bağımlı olduktan sonra hayatınız aşınır. Eskiden sahip olduğunuz bazı kapasiteleri kaybedersiniz. Hücre düzeyinde de değişiklik olur.

★ Meditasyon, mindfullness, nefes çalışmaları ve konsantrasyon egzersizleri beyindeki hacimleri değiştiriyor. Travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlarda bu çalışmalardan faydalanılıyor.

★ Değişmeye hazır olmayan birini değiştiremeyiz ve buna haddimiz de yoktur.

Elif Mutlu'dan öğrenmeye doyamadık. Bitirmeden önce son cümlenin altını çizmek istiyorum, çünkü yoga camiasında sıklıkla istenmeden tavsiye veren uzmanlar görüyorum. İtiraf etmem gerekirse bazen kendimde de bunu fark ediyorum ve bunun bir sınır ihlali olduğunu kendime hatırlatıyorum.

15 Mayıs 2021 Cumartesi

MINERVA AKADEMİ İLE NÖROFELSEFE PSİKOLOJİ SEMPOZYUMU


Minerva Akademi ‘nin düzenlediği Nörofelsefe Psikoloji Sempozyumu’ndan merhaba. 15 Mayıs 2021’de başlayan bu sempozyum karantina günlerine denk geldi ve tabii ki online ve Zoom’da. Bugün, sinir bilimi ile ilgilenen nöroloji uzmanı Timur Yılmaz ile birlikteydik. Zihin sağlığı mirası, felsefe, duygular, farkındalık, epigenetik kavramı, bilişsel süreçler, TMS teknolojisi, limbik sistemden ve kalemim onun hızına yetişemediği için notunu alamadığım pek çok konudan bahsettik.

Felsefe ve psikoloji ile giriş yaptık ve Timur Hoca dedi ki, sinir bilimi felsefe ve psikolojiye eşit mesafede durur. Tüm konuşma boyunca elimden geldiğince not aldım ve kalan izleri tematik şekilde gruplayarak özetliyorum:

➕ Düşünceleri hakkında düşünen tek canlı insan. Başka bir deyişle felsefe, insan olmanın gerekliliği ve kanıtı. Sinir bilimi faydalı bir perspektif öneriyor. İnsanın düşüncesi hakkında düşünebiliyor olması, bunu yaparken kullandığı zihin devrelerinin, davranışını değiştirmek, duygularını fark etmek ve kısır döngüleri kırmak konusunda faydası olduğu kanıtlanmış.

➕ İnsanın psikolojisi düzeltilebilir, kurtarılabilir bir şeydir.

➕ Yoga ve pilates gibi esnekliği, dayanıklılığı ve gücü artıran egzersizlerin psikolojik esnekliği de artırdığı kanıtlandı. Kendine sarılmanın öz şefkat üzerinde etkisi var. Kısacası yoga, beden üzerinden zihni etkiliyor.

➕ ”İnsan beyni neden negatife yatkın?” sorusu üzerine klasik yaklaşımda beynin 6 büyük duygu ile çalıştığından söz etti. Mutluluk, heyecan, korku, öfke, tiksinme ve hüzün. Bu 6 duygudan 4’ü negatif. Ayrıca dünya çetin ve zor bir yer insan için. Evrimsel süreci de denkleme kattığımızda düşüncelerin karanlık olma ihtimali daha yüksek. Ama fark edebiliriz. Timur Yılmaz, negatif düşünceleri yakalamamızı ve farkına varmamızı öneriyor.  Öğrenme, farkındalık, anda olmak, niyet, inanç …


➕ Günlük hayata eklenebilecek bir egzersiz önerisi: İnsanlara selam verirken farkındalıkla selam vermek, “nasılsın?” sorusuna otopilottan değil de o anın gerçeğinden cevap vermek. Çünkü nasılsın diye soran kişi bunu limbik sistemden, otomatik bir şekilde sorsa bile, sorusunu farkındalıkla yanıtladığımızda biz farkındalığımız yükselterek karşımızdakini de “an”a çekiyoruz.


➕ Sen farkındalığını ne kadar yükseltirsen senin soyundan gelecek insanlara -epigenetik olarak kanıtlanmış- o kadar değerli bir miras kalıyor. Benim depresyonuma, kaygıma iyi gelecek bir yaşam tarzı seçtiğimde, adımı bile hatırlamayacak nesillere DNA yoluyla daha az epigenetic travma aktarımı yapacağım, daha sağlıklı bir zihinsel örgütlenmenin yolunu açmış olacağım. Bunun soyumuzla devam ettiği kanıtlanmış. Timur Yılmaz’a göre, aydınlanma yolculuğu çok da boşa gitmiş diyemeyiz.

➕ Artık ölçümlerle beyinde neler olduğunu biliyoruz. Örneğin frontal korteks kalınlığı görülebiliyor. Ya da fibromiyaljinin beyinle ilgili olduğu anlaşıldı ve elektromanyetik tedavi şekilleri geliştiriliyor. Sinir bilimin sunduğu bu bilgiler sayesindedir ki örneğin bağımlı birine limbik sistemi susturan, frontal korteksi güçlendiren hobiler, beslenme önerileri ve trapiler önerilebiliyor.

➕ TMS (Türkiye’de TMU olarak biliniyor) teknolojileri artık depresyon, bipolar, hiperaktivite gibi bir çok bozukluğun tedavisinde kullanılıyor. Önümüzdeki 20-30 sene içinde ise oldukça yaygınlaşacak ve kullanım alanı genişleyecek gibi görünüyor.

➕ Beden, zihnin bir uzantısı. Çevremiz de bir anlamda öyle. Etrafımızın nasıl olduğu, beynimizin durumu hakkında bilgi veriyor. Ve unutmamak gerekir ki inancımız değiştiğinde tutumlarımız, duygularla verdiğimiz kararlar ve niyetlerimiz de değişiyor.

➕ Biyolojik olarak 3 milyon yıl önceki atalarımıza çok benziyoruz. Hala. Dünya ne kadar değişirse değişsin, aşk acısı aynı ya da toplumdaki adaletsizlik değişmiyor.

Ben bu konuşmadan şunu anladım ki beslenme, uyku, takviye gıdalar kadar inancımız ve niyetimiz de psikolojimiz üzerinde büyük rol oynuyor ve çözümsüz bir psikolojik çıkmaz söz konusu değil. Yine şunu anladım ki yogaya devam. Zaten özellikle kundalini yoga ile ilgili ve meditasyon ile ilgili pek çok bilimsel çalışma olduğunu biliyorum, hatta şu anda Türkiye’de EEG ölçümleri İstanbul Ümraniye NP beyin hastanesinde yürütülen bir tez çalışması var. Yine bildiğim kadarıyla da Kirtan Kriya üzerinde en çok bilimsel araştırma yapılmış kundalini yoga öğretisi ve sonuçlar çok olumlu. Bu konulardan bahsedince bu bilgileri de not düşmeden geçemedim.

KİTAP ÖNERİLERİ

Nöroloji Uzmanı Timur Yılmaz, felsefe, nörofelsefe, sinir bilimi ile ilgilenenlere pek çok kitap önerisi verdi. Aklımda kalanları sıralıyorum ve Timur Hoca’nın Siddartha’yı sinir bilim perspektifinden incelediği kendi kitabı ile başlıyorum. (Bu arada yakında yeni kitabı da çıkacakmış):

Senin Ruhun Bütün Dünyadır - Uğur Batı ve Timur Yılmaz
Siddartha, Hermann Hesse
Karısını Şapka Sanan Adam, Oliver Sacks
Incognito: Beynin Gizli Hayatı, David Eagleman tarafından yazılan kitap
Benlik Yanılsaması , Bruce Hood

 

3 Şubat 2021 Çarşamba

Leslie Kaminoff ile pelvik taban farkındalığı ve bandha çalışması

Geçtiğimiz pazar günü (31 Ocak 2021) uzun zamandır çalışmak istediğim bir eğitmen ile uzun zamandır odaklanmak istediğim bir konuda çalıştım. Londra merkezli Keen on Yoga'nın Zoom üzerinden düzenlediği atölye, Leslie Kaminoff ile pelvik taban farkındalık çalışmasıydı. İlginç bulduğum kısım, Leslie'nin mula bandha'yı bulmaktan çok onu gevşetmeye odaklanmasıydı. (Mula bandha alt karın ilişkisi ise benim için yepyeni bir hikaye). Hiç acele etmeden, itmeden, çekmeden, bedenin kendiliğinden hareketine izin vererek, nefesle derin çalışmalar yaptık. Leslie Kaminoff'un hatırlattığı çok önemli noktalardan biri, kişiyi kendi bedeninde araştırmaya davet etmekti. Öğrenciye ne hissetmesi gerektiğini söylemenin dogmatik bir şekilde bilgi dikte etmek olduğunu hatırlattı. Yoga Anatomi kitabının da yazarı olan Leslie Kaminoff, sık sık online çalışmalar yapıyor. Websitesinden takip edebilir, onu youtube üzerinden takip edebilirsiniz.