31 Aralık 2015 Perşembe

2016 dilekleri


Belki de zaman çizgisel değil döngüsel ama yine de yeni bir yıla iyi niyetlerle girmek güzel. Herkese en iyi dileklerimi gönderiyorum. 2016 daha fazla sevgiyle kucaklandığınız ve kalbinizde bunu kabul etmek için yer açtığınız, hayatınızda daha fazla destek hissederek güvenle yere bastığınız, öğrenme fırsatlarıyla kendinize bir adım daha yaklaştığınız, hayatın her yönüne cesaretle açık olduğunuz ve tabii ki yoga dolu, aydınlık bir yıl olsun. 

28 Aralık 2015 Pazartesi

2015'in Son Akışı

2015'in son akışını birlikte yapmak için bu akşam bekliyorum! Hatta zamanımız kalırsa 'savasana'da çakra meditasyonu yaptırma hayalim var. 17.20-18.20 VİNYASA 1-2, YogaŞala Nişantaşı 

14 Aralık 2015 Pazartesi

Toprağa Dokun, Özünü Hatırla

WWF- I am Nature

Bu video yogadan bahsetmiyor ama, izlediğim anda paylaşmak istedim, çünkü yoga bana tam olarak bunları hissettiriyor. Yoga yaparken su olup akıyorum, çimenin kokusunu duyuyorum, toprağa dokunuyorum ve özümü hatırlıyorum. Seçimlerinizle gerçek doğanıza uyandığınız bir hafta olsun! 

---
Ben patronumdan gelen cevapsız çağrılar değilim
Ben posta kutumda bekleyen onlarca okunmamış e-posta değilim
Ben yapılacak işler listesi değilim
Ben facebook profilinde aldığım beğeniler değilim
Ve ben öğle tatilinde tükettiğim fast-food değilim

Ben omuzlarıma dökülen yapraklarım
Ben ayaklarımın altında duyumsadığım çimenim
Ağaçların arasından esen rüzgar
Taşların arasında akan suyum
Ben parmaklarımın arasından akan toprağım
Ben yaptığım seçimlerim

---
I am not the missed calls from my boss
I am not my dozens of unread emails
I am not my to do list
I am not the likes on my facebook profile
And I am not the fast food on my lunch break

I am the leaves falling on my shoulders
I am the grass beneath my feet
The wind blowing through the trees
I am the water flowing between the stones
The soil running between my fingers
I am the choices I make

----


11 Aralık 2015 Cuma

Hiçbir şeyi değiştirmeye çalışma


“Seek to change nothing but merely accept everything”
A course in miracles


“Hiçbir şeyi değiştirmeye çalışma, sadece her şeyi kabul et”
Mucizeler Kursu

8 Aralık 2015 Salı

Hamile kalma sürecinde yoga

Geçenlerde Hart Lazer 360 notlarına bakarken karşıma çıktı, belki bu bilgiye ihtiyacı olanlar vardır diye paylaşmak istedim. Eğer hamile kalmak istiyor ancak sorun yaşıyorsanız, şu pozları yapmaktan kaçınmalısınız: Bhujapidasana, Navasana, Ters Duruşlar, Bakasana

3 Aralık 2015 Perşembe

Her şey özgürlük için

Tadasana (dağ)’dan Trikonasana (üçgen)’ya, Parsvakonasana (yan açı)’dan Virabhadrasana (savaşçı)’lara, ayaktaki pozların uzun bir listesi var yogada. Her biri bedenin farklı bölgelerine yoğunlaşıyor olsa da, ayaktaki pozların öğrettiklerini bazı başlıklar altında toplayabiliriz. Ayaktaki pozlar bedene köklenmeyi, topraklanmayı, hiza bulmayı, dengeyi öğretiyor. Daha güçlü ayak ve bacaklarla yere daha sağlam basıyor, alt ve üst beden ilişkisini fark etmeye başlıyor ve daha dayanıklı oluyoruz. Ve böylece güçlü bir alt beden ile omurgayı özgürleştiriyoruz. Zaten tüm asanalar bir anlamda omurgayı uzatmak ve nefesi özgürleştirmek üzerine kurulu. Yani her şey özgürlük için...

27 Kasım 2015 Cuma

Bu akşam YogaŞala Nişantaşı'ndayım

Harika akışlarıyla hepimizi büyüleyen Ozan Erdoğan uzmanımız, Hart Lazer uzmanlık programına katıldığı için bu akşam ve gelecek Cuma YogaŞala Nişantaşı 19:40 - 20:50 Vinyasa 1-2 seansını ben veriyor olacağım. Pazartesi günleri seansın çok erken, yetişemiyorum diyenleri, haftanın tüm yorgunluğunu arkaya eğilmelerle atmak isteyenleri, beni özleyenleri bu akşam matlarının başına davet ediyorum.

24 Kasım 2015 Salı

İlişkilerin ABC’si

Krishnanada’nın İlişkilerin ABC’si kitabında üç halkaya bölünmüş korkudan meditasyona giden yolun haritasından bahsediyor. Bu haritaya göre en dış katman, korunduğumuz, bizi kalkan gibi koruyan bir katman. Bu, duygularla, özellikle de canımızı acıtan ve aslında derinden hatırladığımız duygularla yüzleşmekten kaçtığımız, kendimize ve başkalarına gerçek anlamda dokunmaktan kaçındığımız bir alan. Bu kalkan sayesinde, savunma mekanizmaları ile sevginin yerine korkuyu koyuyoruz. İşte ilişkilerdeki çatışmalar, tam olarak iki kişinin gerçeğe dokunmayan, esneklikten uzak bu katmanlarının sürtüşmesinden kaynaklanıyor. Bir alt katmana indiğimizde, duygularla karşılaşıyoruz. İz bırakmış, canımızı acıtan ve hala orada duran yaşanmışlık izleri. Krishnanada buraya kırılganlık katmanı diyor. Çoğu insan buraya bakmaya hiç cesaret edemiyor ve bir hayat boyu en dış katmanına sıkı sıkıya sarılarak yaşıyor. Belki güvende (yüzeysel), ama mutlak bir tatminsizlik duygusu içinde… En alt katmana ulaşmayı başardığımızda ise varlığın özü ile karşılaşıyoruz. İşte Krishnanada bu alana meditasyon merkezi diyor. Spontanlığa alan açtığımız, gerçek güzelliğimizle hayatı karşıladığımız, yargısızca ve kimliklerden uzak şekilde, salt varoluşun büyüsüyle sarıldığımız bir alan…

Hangi katmanda yaşadığınızı söyleyebilir misiniz samimiyetle kendinize? Çünkü ancak var olan neyse onu kabul ettiğimiz zaman, onunla tanıştığmız zaman dönüşüm başlıyor.

27 Ekim 2015 Salı

Ashtanga Yoga Shala Barcelona

Stüdyo, plaja yakın bir binada yer alıyor
Değişikliklerin ortasında yoga yapmak, benim için köklenmek demek. Onun için gittiğim her yerde ya bir stüdyo buluyorum kendime, ya da matımı otel odasının ortasına serip başlıyorum uygulamaya.

2 gündür yeni bir yoga evim var Barcelona’da: Ashtanga Yoga Shala Barcelona. Sabahları çalan saatime “iyi de yatak sıcak, tatilde sayılırım, ama neden?” diye tepki versem de, artık bir alışkanlık haline getirmeye çalıştığım şekilde o kritik anlarda kendimi dinlemeyip kendimi yataktan atıyorum. Henüz hiç pişman olmadım ve keşke uyusaydım dediğim olmadı. Atalet karadelik gibi, oradan hızla uzaklaşmak gerek.

Pencereden Barcelona gökyüzünü
ve sokaklarını görmek mümkün

Burada da süreç aynı şekilde işliyor. Kendimi yataktan attıktan sonrası kolay. Hızlıca hazırlanmak ve evden çıkmak. Sabahın karanlık saatlerinde evdeki herkes uyurken (Burada geçireceğim günler için airBNB’den bir oda kiraladım), sadece evin kedisi Linda kocaman yeşil gözleriyle beni izliyor. Saatler ben buradayken geri alındı ve kış saatlerinde mysore’a uyanmak, gün aydınlanmadan uyanmak demek. 

Karanlık Barcelona sokaklarında yürüyerek stüdyoya ulaşıyorum. Sanırım dünyanın her yerinde Yoga Stüdyoları adım attığı anda “ev” hissini yaşatıyor insana. Henüz iki gündür öğrencisi olduğum bu stüdyoya hızla alıştım. Matımı serip seriye başlıyorum. Kimi zaman enerjik, kimi zaman daha yorgun hissediyorum ama ‘savasana’ya ulaştığında gerçek evimdeyim işte. Zihnim dingin, kelimelerim durgun ve tanımsız bir hafiflik içinde hayata teslim oluş... Onca çaba, efor, çalışma... Her şey bu an için aslında; bu hatırlama anı için, gerçeği kucaklamak için. 

Barcelona’dan şimdilik bu kadar...   Yarın da tesadüfen önünden geçtiğim Kundalini Yoga Stüdyosu’nun detaylarını paylaşacağım. 

Dönerek çıkılan merdivenler
sizi giriş kapısına ulaştırıyor
Stüdyo, eski bir binada yer alıyor
Ahşap kapıları, yüksek tavanıyla çok sıcak 
Stüdyoyu süsleyen yogi heykeller

Stüdyoda Guruji'nin fotoğrafı asılı


Her yerde irili ufaklı fotoğraflar var
Stüdyoda sabahın erken saatleri



Savasana için sessiz ve daha karanlık
olan arka stüdyoya geçiliyor
Shiva da stüdyoyu süsleyen
heykeller arasında

Kapı kolu

12 Ekim 2015 Pazartesi

Gerçek renkler

Zor günler geçiriyoruz. Öfkeye kapılmadan akıllı, güçlü olmamız gerek. Güven ve umut bu dünyaya sunabileceğimiz en güzel değerler. Dengeyi önce içimizde bulmak için, aydınlığı yayabilmek ve doğru kararlar alabilmek için nasıl bir ruh halinde olursak olalım kendi üzerimizde çalışmaya devam!

Bu haftaki akışımız için Cyndi Lauper’ın TRUE COLOURS parçasından ilham aldım. 

"İnsanlarla dolu bir dünyada, gözden kaybolduğunda, karanlığa kapılıp kendini küçük hissettiğinde, cesaretini kırma. İçinde parlayan gerçek renklerini gör, çünkü gerçek renklerin muhteşem.”

8 Ekim 2015 Perşembe

benim için yoga...

Benim için yoga hayatın kalbime dokunmasına izin vermek demek... Peki ya senin için? 

5 Ekim 2015 Pazartesi

Hanumanasana

Hanumanasana adanmışlığı, hizmet etme arzusunu
ve her türlü zorluğu aşma coşkusunu hatırlatıro
Maymun tanrı Hanuman'ın Ramayana destanında anlatılan hikayesi bir bağlılık, adanmışlık ve cesaret örneği… Hikayeye göre Hanuman, Kral Rama'nın kaçırılan eşi Sita'yı bulmak için tüm dünyayı arayarak ona olan bağlılığını sergiler. Hanuman'ın adanmışlığı ve hizmet etme arzusu öyle büyüktür ki, Sita'yı bulabilmek için, Hindistan'dan Sri Lanka'ya okyanusu aşan dev bir adım atar.

Kabul ediyorum, HANUMANASANA kolay bir asana değil; açık harmstring'lere, kuadriseps'lere ve uzun psoas kaslarına ihtyacımız var, ama Hanumanasana'yı sadece bir poz olarak değil, aynı zamanda ondan öğrenebileceklerimizle birlikte yorumlarsak her şey değişebilir. Çünkü HANUMANASANA saflığı, birlik bilincini ve her türlü zorluğu aşma coşkusunu hatırlatıyor. Hanuman dar bakış açılarından kurtulup daha büyük bir şeye hizmet etme arzusuyla özgür olabileceğimizi söylüyor.

Bugün bilinmezliğe doğru dev bir adım atmaya var mısınız? 17.20, YogaŞala Nişantaşı, Vinyasa 1-2

28 Eylül 2015 Pazartesi

Natarajasana'ya Doğru

Doğum-yaşam-ölüm döngüsünün kozmik çarkı SAMSARA'nın merkezinde dans eden SHIVA NATARAJA bize de tüm değişimlerin ortasında, kendi merkezimizde denge içinde kalıp, açık bir kalple neşe saçmayı öğretebilir mi? Korkusuzca ve özgürce…

Evet, bugün geriye eğilmeler yapıyoruz! 17.20'de Vinyasa 1-2 için YogaŞala Nişantaşı Stüdyosu'nda buluşmak üzere 

14 Eylül 2015 Pazartesi

bilinçli nefes


Bilinçli nefesle hayatınıza barışı ve dengeyi davet ettiğiniz, her 'an'ın içinde gizli neşeyi fark ettiğiniz çok güzel bir hafta olsun. 

"Duygular rüzgarlı bir gökyüzündeki bulutlar gibi gider ve gelirler. Bilinçli nefes benim çapamdır " 

Thich Nhat Hanh

11 Eylül 2015 Cuma

Stefan Zweig'tan

"Fakat her gölge, eninde sonunda yine de ışığın çocuğudur. Zira aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanımış olan kişi gerçekten yaşamış sayılır ancak."
Dünün Dünyası, Stefan Zweig

7 Eylül 2015 Pazartesi

Bu akşam Vinyasa 1-2 ile başlıyoruz

Günaydın! Uzun bir aradan, güneşli bir yazdan sonra bu akşam 17.20-18.20 Nişantaşı Vinyasa 1-2 ile sezonun açılışını yapıyoruz. Bu sene Çarşamba Vinyasa 1'lerinde buluşamayacağımız için üzgünüm. Her şey değişiyor!

1 Eylül 2015 Salı

Esas Zenginlik

Kuzey Ege, Mayıs 2015
 “Esas zenginliği ne kadar çok deneyimlersek, pençemizi o kadar gevşetebiliriz. Bu esas zenginliğe her an ulaşılabilir. Bunun anahtarı kendini bırakmaktır: gökyüzündeki bir buluta kendini bırakmak, gri kanatlı ufacık bir kuşa kendini bırakmak, çalan telefonun sesine kendini bırakmaktır. Oldukları haliyle şeylerin içindeki yalınlığı görebiliriz.” PEMA CHÖDRÖN, Her Şey Darmadağın Olduğunda, ss. 102

Bu yaz okuduğum kitaplardan biri de PEMA CHÖDRÖN’ün “Her Şey Darmadağın Olduğunda” adlı kitabıydı. Hayatın çıkmazlarında, zor zamanlarında yaşanan deneyimlerin nasıl gerçek bir dönüşümün tetikleyicisi olabileceğini anlatıyor. Fark edersek, kabul edersek, izin verirsek…   

(Fotoğraf, Mayıs 2015'te çıktığımız Kuzey Ege bisiklet turumuzdan)

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Wayne Dyer'a Veda Notu

Wayne Dyer kitapları, videoları, sözleri ve duruşuyla birçok insana ışık tutan bir ruhtu ve dokunduğu kalpler arasında benimki de var. Kişisel gelişim, bütüncül sağlık konularıyla ilgilenen herkesin duymuş olduğunu tahmin ettiğim bu isim, öğrendiğime göre ne yazık ki dün gece bu dünyadan ayrılmış. Ailesinin veda notu öyle zarif ki, paylaşmadan edemedim. Hem onun öğretileriyle henüz karşılaşmadıysanız, belki bu veda onunla tanışmanıza vesile olur diye düşünüyorum. Youtube’a adını yazdığınızda içinizdeki gücü hatırlatan, hayatın zarafeti ve sadeliğiyle buluşmaya davet eden sayısız videosunu bulabilirsiniz. Türkçeye çevrilmiş pek çok kitabı da var. Huzur içinde uyusun…

“Wayne gece itibariyle bedenini terk etti. O daima bir sonraki maceranın başlaması için sabırsız olduğunu dile getirir ve ölümden korkmazdı. Kalplerimiz kırık, ama onun diğer tarafın tadını nasıl çıkaracağını düşünerek gülümsüyoruz. Seni Sonsuza Dek Seviyoruz Baba / Wayne.” Dyer Ailesi

----
Wayne Dyer'ın THE SHIFT filmini Ürün'ün Yogaşala'da yaptığı bir gösterim sayesinde izlemiştik. Şimdi HAYHOUSE onu daha geniş kitlelere ulaştırmak için yayınlıyor: http://www.drwaynedyer.com/the-shift-movie

18 Ağustos 2015 Salı

YOGİ ÇAYI

Beni yogayla tanıştıran Ankara’daki küçük stüdyoda her ders sonrası yogi çayı içerdik ve seansın verdiği hafiflik ve açılmış algılarımla özenle hazırlanmış bu çayın tadına doyamazdım! Kan, bağırsak, sinir sistemi ve kemiklere iyi gelen, soğuk algınlığı, grip ve fiziksel güçsüzlük için birebir olan yoga çayının tarifini paylaşacağım şimdi. 

Bu sıcak havalarda biraz soğutup içmeyi de tercih edebilirsiniz ama unutmayın, ‘ayurveda’ dolaptan çıkan buz gibi içecekleri asla önermez, çünkü onlar sindirim ateşi ‘agni’nin düşmanıdır. Vücutta asit yapan kahve ve çayı, yogi çayıyla değiştirerek kendinizi besleyebilirsiniz. Seçim sizin!


YOGİ ÇAYI

300 ml su
2 dilim taze zencefil (tercihe bağlı)
3 karanfil
4 yeşil kakule (kırılmış)
3 tane karabiber
½ tarçın çubuğu
¼ çay kaşığı siyah çay (bir poşet çay kadar)
½ kap dolusu (125 ml) süt 
Bal (tercihe bağlı)

YAPILIŞI: Baharatları kaynayan suya ekleyin. 10-15 dakika kadar kaynatın. Ateşten alıp siyah çayı ekleyin. 1-2 dakika dinlenmeye bırakın. Bal ve süt ekleyerek servis yapın.

31 Temmuz 2015 Cuma

Thoreau’nun Bilgeliğe Daveti

“Zaman yalnızca içinde balık tuttuğum bir akarsu. Suyundan içerim ve içerken kumlu dibini görüp anlarım ne kadar sığ olduğunu. Cılız akıntısı kayıp gider ama kalır sonsuzluğu. Ah, daha derinden içebilsem! Gökyüzünde bir balığım ben, altımda çakıl gibi yıldızlar... Tekini bile saymaya yetmez muhasebem. Alfabenin ilk harfini bile bilmem. Doğduğum kadar bilge olmadığıma üzülürüm her dem.”  Nerede ve Ne İçin Yaşadım, Henry David Thoreau, Notos Kitap, s. 116



Okumalı, düşünmeli Thoreau’nun sözlerini. Sorgumalı tükettiklerimizi, kendimizi, kentleri yeniden var etmek için içimizdeki kadim bilgeliği. 

23 Temmuz 2015 Perşembe

SURYA’DAN PATANJALİ’YE YOGA

1. KİTAP: SURYA’DAN PATANJALİ’YE YOGA
Bora Ercan'ın 1. KİTAP: SURYA'DAN
PATANJALİ'YE YOGA adlı kitabı
Paloma Yayınevi'nden çıktı

Bora Ercan’ın kitabı çıktığı günden beri aklımda. Kapak tasarımıyla kalbimi baştan fetheden ve Bora Ercan adını gördüğümde zaten daha okumadan iyi bir referans kitabı olduğuna ikna olduğum bu yayın beni şaşırtmadı. Gerçekten iyi bir araştırmanın ürünü olan yoğun bir bilgi bombardımanı ve Türkiye’de büyük bir açığı kapatıyor. Çünkü popülist değil, yeni dönem kelimeleriyle yoga adına vaatlerde bulunmuyor. Yogayı bir kültür olarak el alıyor, Hint Uygarlığın’nın yazılı kaynaklarından yola çıkarak insanlığın bilgisi olarak yoga tarihini anlatıyor, hem de hiçbir şeyi dışarıda bırakmadan. “Yoga ezbere gelmez” diyerek her sayfada bu felsefeyi yeniden tanımlıyor. 

Ben bu kitabı sevdim, çünkü artık referans gösterebilecek Türkçe bir kaynağımız oldu. Bu kitap sayesinde, eğitmenlik eğitimimi aldığım sırada ilk kez duyduğum, zamanla daha bir aşina olduğum ve sonra Richard Freeman’ın “The Mirror of Yoga” kitabını (keşke o da Türkçe'ye çevrilse!) okuduktan sonra kafamda yerini bulan brahman ve atman kavramları, vedalar, upanishadlar, mahabharata, yoga sutraları, rishiler ya da raja yoga, bhagavad gita ile ilgili bilgilerin üzerine güzel bir cila çekilmiş gibi oldu. Ayrıca birçok yeni bilgi ve kavramla da tanıştım. İnsan daha çok öğrendikçe ne kadar az bildiğini o kadar çok fark ediyor.

Yoga dersleri esnasında ne zaman yetiyor bunları paylaşmaya, ne de konuşmak için öyle uygun bir ortam oluyor. Onun için eğer yoga sizin için de önemliyse, herhangi bir hobiden bir tık ötedeyse lütfen bu kitabı alın, okuyun, yaptığınız pratiğin hangi köklerden bugünlere geldiğini, nasıl bir evrim izlediğini ve şu anda bütün bu tarihsel sürecin neresinde olduğumuzu bilin.    

Çok kolay okunduğunu ve yalın bir dili olduğunu iddia edemem. Kimi zaman konudan uzaklaştıran kesitler ya da fazla detaylı tarihsel içerikler var. Öyle bir çırpıda okunabilecek gibi değil. Ama ben okurken bir kez daha dedim ki, iyi ki hayatımda yoga var, hayatımı değiştiren bu deneyime karşı içim sevgi ve şükranla doldu, altını çize çize bir hal oldum. 
Tavsiyemdir. Alınız. Okuyunuz. 

14 Temmuz 2015 Salı

Fransa'da Kundalini Yoga Kampı


Toprak elementi günü, Domaine Le Martinet, St. Michel Les Portes
2015 yılı hayatıma Kundalini Yoga ve Meditasyon Eğitmenlik Programı’nı getirmiş, Ocak ayında katıldığım ilk kamp ile daha önce ara sıra derslere girmekle yetindiğim bu öğretiye biraz daha yakından bakma fırsatı bulmuştum. 3 kamptan oluşan programın 2.aşaması 4-12 Temmuz 2015 tarihlerinde Fransa Alpleri’nde, doğanın ortasında konumlanmış olan Amrit Nam Sarovar Okulu'nda gerçekleşti. Yoga Şala uzmanlarından Zuhal Özyurt’un düzenlediği bu program sayesinde, Türkiye’den katılan 22 kişilik bir ekiple oradaydık.


Amrit Nam Sarovar, Kundalini Yoga Okulu, FRANSA

Mısır’dan Estonya’ya, İngiltere’den Fransa’ya, Hollanda’dan Almanya’ya ve Ürdün’e kadar dünyanın bir çok ülkesinden gelen yaklaşık 300 kişi ile birlikte dağlarda geçirdiğim bu hafta, belki de hayatımın en uzun haftalarından biriydi. Hem de o denli doğa düşkünü, çadırda kalmayı seven ve zor koşullara dayanıklı olduğunu düşünen biri olmama ya da kendimi böyle algılamama ragmen... Neyse ki zaman dediğimiz şey geçiyor da 4 Temmuz’da başlayan sürecin sonuna kadar gidip 12 Temmuz 2015 tarihine ulaşmayı ve böylece programın 2. modülünü tamamlamayı başardık. 

Dağlarda gerçekleşen bu zorlu eğitim süreci boyunca, her gece yıldızların altında uyuduk. Karta Singh ile zaman kavramının yitip gittiği dersler yaptık. Her sabah bir bilinmezliğe uyanarak teslim olmayı, zor koşulların içinden geçerek yine de var olmayı deneyimledik. Belki de aslında var olmak için hiçbir şeye, hatta neredeyse nefese bile ihtiyacımız olmadığını öğrenecek kadar sınırlarda dolaştık. 
Tüm eğitimlerin yapıldığı büyük çadırın önündeki gölet


KORKULARIN SINIRLARI
Orada 5 elementi günbegün yaşayarak deneyimledim. Toprağı hissettim, suyla bir oldum, ateşin izinden gittim, havayla doldum, boşluğu yaşadım. Her birinin içimdeki karşılığını bularak kendimi başka bir boyutta anladım. “Gerçekten kimim ben?” sorusunun yanıtını ve korkularımın sınırını hiç bu kadar yakından deneyimlememiştim. Bana neredeyse bir ömür gibi gelen tüm bu süreçte Kundalini Yoga’nın oldukça güçlü deneyimler yaşattığına tanık oldum. Bir çok konudaki önyargılarım, değerlerim ve seçimlerim doğanın görüntüleri içinde biçim değiştirirken, ormanın tadını aldım, gökyüzünün sesini duydum. Ve tüm bunları ancak konfor alanımın dışına çıkarak, daha doğrusu bir anlamda zorla çıkartılarak deneyimledim. Zordu, ama iyi ki oradaydım diyorum. 
Amrit Nam Sarovar Kundalini Yoga Okulu, Temmuz 2015


Kundalini Yoga Uzmanlık eğitimi, diğer uzmanlık eğitimlerinden çok farklı. Bunu Pastoral Vadi’de tamamladığımız ilk modülde fark etmiştim ama Fransa’da gerçekleşen ikinci modül sonrası bunu çok daha net bir şekilde anladım. Hatta tam da aynı sebepten zihnimin bu duruma sıklıkla tepki verdiğini samimiyetle söyleyebilirim. 



Tüm katılımcılar için yemeklerin piştiği mutfak kısmı

BAMBAŞKA DENEYİMLER
Kampın ilk günü yanan ateş, son güne dek hiç sönmedi 
Kundalini Yoga Uzmanlık süreci bir eğitimden çok, içinden geçilen bir deneyim. Daha iyi ya da daha kötü diye nitelendiremem, sadece başka bir düzlem diyebilirim. Uykusuz ve yorucu geçen bu bir haftanın sonunda Pazar sabahı saat 4’te uyanıp, virajlı dağ yollarından geçip Grenoble’a, oradan Lyon havaalanına vardıktan ve İstanbul’a uçup eve gelip hafif bir şeyler atıştırdıktan sonra çayımı yudumlarken hızla deneyimimden arta kalan satırları yazmaya başladığımda, evet dedim kendi kendime, kesinlikle tüm yorgunluğuma rağmen çok dinlenmişim ve bazı alışkanlıklarımı St. Michel les Portes yakınlarındaki ağaçların dallarına bırakmışım anlaşılan... 

EVE DÖNÜŞ
İstanbul’a dupduru bir zihin ve sakinleşmiş bakışlarla döndüm. Sonrasını merak ettiğim yeni bir döneme adım atıyormuş gibi hissediyorum. Daha doğrusu her yeni gün içinde bu potansiyeli zaten barındırıyor ve Karta’nın dediği gibi, aslında “her adım ilk adım” ama ve şu anda bu bilince uyanmış gibiyim. Bir anlamda zihnimin “imkansız” dediği sınırları aşmanın yarattığı güvenle şimdi sevdiklerime daha yakın, hayat karşısında daha kararlı ve cesur hissediyorum.

Deneyimlerin en güzeli, bir hafta boyunca doğanın içinde olmak, sessizlikle buluşmak ve para kavramını unutmaktı...
Fark ettiklerime gelince, öğrenmenin sonunun olmadığını, doğanın müthiş bir öğretmen olduğunu ve sınırlarımızın sandıklarımızın çok ama çok ötesinde geçebildiğini söyleyebilirim. Ve artık biliyorum, doğru soruyu sorduğunda, daima cevabı gelecektir…

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

Söylemeden geçemeyeceğim...
Dürüst olmak zorundayım. Kundalini yogada daha önce öğrendiğim bazı öğretilerle kimi zaman çelişen kimi zaman örtüşen bilgiler ve bana “iyi ama neden” sorusunu sordurtan, oldukça gereksiz bulduğum bir çok ritüel var. Kundalini Yoga Eğitmenlik Sertifika Programı ile hayatıma Sadhana (sabah 4’te uygulanan pratik), Seva (başkalarına hizmet etme), Japji (bir çeşit ilahi) gibi kavramlar girdi. Hepsi bana hala son derece yabancı ve kabul etmek konusunda hiç de hevesli değilim, özellikle de pratiğin Sih inancıyla yakın bağları beni son derece rahatsız ediyor ve daha uzak bir mesafede durmak istiyorum. Dürüst olmam gerekirse, bunlara uymayı sonuna kadar reddedeceğim ve sorgulamayı da elden bırakmayacağım. Eğitim boyunca da beyaz renk giymek ya da başı kapatmak gibi önerilere kendimi kapattım. Bu da benim için madalyonun diğer yüzü. Ama yine de gerçekleri konuşalım. Kundalini yoga son derece güçlü etkilere sahip ve kesinlikle benzersiz deneyimler yaşatıyor…

Eğer İstanbul'daysanız ve Kundalini Yoga öğrenmek istiyorsanız ve kundalini yoga hareketleri, kundalini yoga mantraları ile ilgili bilgi almak ya da kundalini yoga hocalık eğitimi ile ilgili danışmak istiyorsanız bağlantı kurabilirsiniz. Siz bir adım atın; kundalini yoga istanbul ailesi tüm sıcaklığıyla sizi kucaklasın.


Bir hafta boyunca evim olan çadırımın manzarası...


29 Haziran 2015 Pazartesi

Sürdürülebilir Yaşam TV

İyi haftalar! Bu hafta sizleri Sürdürülebilir Yaşam TV kanalıyla tanıştırmak istiyorum. 5, 8 ya da 15 dakikanızı vererek izleyeceğiniz bu kısa filmler size yeni vizyonlar kazandırabilir. Mesela ofiste mola verdiğinizde ya da nasıl dünyaya katkı yapacağınızı bilemediğinizde size bir alternatif sunarak umut verebilir. Geçen hafta keşfettiğimiz bu kanal, evde bizim yeni televizyonumuz oldu, arada açıp bir belgesel izliyoruz, sonra aklımız ve ruhumuz yerine geliyor, yeni fikirlerle doluyor. 

Tümü Türkçe alt yazılı, ücretsiz ve hatta izlemek için üye olmanız bile gerekmiyor. Bu sabah kahvaltı yaparken izlediğim AŞK DEVRİMİ’nde geçen bir cümleyle davetime son vereyim: 

Yaratmak istediğimiz, kalplerimizin bize mümkün olduğunu söylediği daha güzel bir dünya.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin kurucusu Victor Ananias'ın videosuyla bu dünyaya ilk adımınızı atabilirsiniz:


17 Haziran 2015 Çarşamba

Yüzünü güneşe dön!

Geçtiğimiz hafta sonu WILD (YABAN) filmini izledim. Pasifik sınırında doğa yürüyüşü yapan yalnız bir kadının hikayesi. Bir ara yolda tanıştığı başka bir gezginle neden böyle zorlu bir yolculuğa çıktıklarıyla ilgili sohbet ediyorlar. 

Yüzünü güneşe dönmüş iki kadın arasındaki konuşma şöyle geçiyor:

- Eğer izin verirsen, güneşin sana tekrar enerji doldurma gücü var.
- Her gün, gün doğumu ve batımı vardır ve sen de orada olmayı seçebilirsin. Kendini güzelliğin tarafına koyabilirsin.

Hayat, her an tüm seçenekleri önümüze seriyor. Peki sen neye bakmayı tercih ediyorsun? Ve güneş karşına çıktığında, onun seni ışığıyla doldurmasına izin veriyor musun?

16 Haziran 2015 Salı

ULUSLARARASI DÜNYA YOGA GÜNÜ

ULUSLARARASI DÜNYA YOGA GÜNÜ

Geçtiğimiz sene Birleşmiş Milletler, 21 Haziran’ın " Uluslararası Dünya Yoga Günü" olarak kutlanmasını kararlaştırmıştı. Önümüzdeki Pazar günü İlk kez uluslararası ölçekte kutlanacak bu özel gün için tüm dünyada hazırlıklar sürüyor. Katılımcı 192 ülke arasında öncü pozisyonuyla Hindistan İlk Uluslararası Yoga Günü’ne hazırlanıyor ve binlerce Hindistan vatandaşı Pazar günkü etkinlik için provalar yapıyor. Hindistan hükümeti , yaklaşık 35.000 kişinin katılımıyla başkent Delhi’de gerçekleşecek etkinliğin tarihte eşi görülmemiş bir büyüklükte bir yoga etkinliği olmasını ve hatta Guinness Rekorlar Kitabı'na girmesini bekliyor. Hindistan’da, ülke genelinde yaklaşık 650 noktada etkinlik yapılacak.

Peki o gün Türkiye’de neler olacak derseniz…. Önüme çıkan tüm buluşmaların etkinlik sayfalarını sizin için topladım (Herkesin katılımına açık ve ücretsiz!):

YogaŞala, Nefess, Cihangir, Hariom, Om Yoga, Yogatime gibi stüdyoların katılımıyla Tünel Meydan'da, "Matını Kap Gel!" adında bir etkinlik var

Uluslararası Dünya Yoga Günü'nde Maçka Parkında Buluşalım

Ankara'daki Hindistan Elçiliği de 21 Haziran Dünya Yoga Günü'nu kutlamaya hazırlanıyor! ODTU Kultur ve Kongre Merkezi B Salonu’nda gerçekleşecek etkinliğin facebook sayfası

Bu etkinlik de İzmir’den

İstanbul Yoga Merkezi, İstanbul Caddebostan 


Ege Yoga Derneği, İzmir Kültürpark


Anadolu Yoga Derneği, Ankara Ahlatlıbel

Maya Yoga, Bahçeşehir Gölet


OM Yoga Merkezi, İstanbul Maçka Parkı 


Eee.. Ne duruyorunuz? Yoga yapsanıza!


(Görseller ve haberin tamamı için BBC)


10 Haziran 2015 Çarşamba

Bu akşam

Bu akşam temamız OLANI KABUL ETMEK. Utthita Hasta Padangusthasana'ya doğru giderken zihne hep şunu hatırlatacağız: Hiçbir yerde olman gerekmiyor, her ne hissediyorsan, bu iyi! Öne düşen omuzlara açılmayı hatırlatan ufak bir çalışmadan sonra Eckhart Tolle'un bir meditasyonuyla devam edeceğiz, sonra bakalım neler olacak...

5 Haziran 2015 Cuma

Dünya Çevre Günü

5 Haziran Dünya Çevre Gününüz Kutlu Olsun!

Yogayla uğraşan bireyler olarak, daha yeşil bir dünyaya katkıda bulunmak bizim sorumluluğumuzdur. Çünkü biz biliriz ki, dünya sadece insanların değil, tüm hayvanların, tüm bitkilerin, yaşayan tüm canlıların evidir. 

Tüm tercihlerimizi bizi besleyen yeryüzüne, gezegenimize saygı duyarak yapabiliriz. Mesela gereksiz tüketimden kaçınarak, atıkları geri dönüşüme kazandırarak, hayatın temeli olan suyu tasarruflu kullanarak ve ulaşımda bisikleti seçerek doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunabiliriz.  

Her şey daha yeşil bir dünya için! 

26 Mayıs 2015 Salı

evren gözlerinin önüne seriliyor




Dr. David Richo'nun "Geçmiş Şimdi Olduğunda" kitabı bir yeni yıl armağanı olarak girdi hayatıma. Okumam uzun bir sürece yayıldı ve iyi ki de öyle oldu. Nasıl olduysa kitabın zamanı, benim hayat akışımla örtüştü ve her ihtiyacım olduğunda yeni bir bakış açısı kazandırarak cevapsız sorularıma yanıt oldu. Gerçek benlik, aktarımlar, çocukluğumuzun tüm hayatımıza yayılan haritası hakkında çok şey öğrendim.

Bugün son sayfasını okurken, bir kitabı daha tamamlamış olmanın huzuru var içimde... Bir de hep hatırlamak isteyeceğim son satırları:

"Sen de ağaçlar ve yıldızlar kadar evrenin çocuğusun; burada bulunmaya hakkın var. Sen açıkça gör ya da görme, hiç kuşkusuz evren gözlerinin önüne seriliyor… Bütün sahtelikleri, angaryaları ve kırık hayalleriyle birlikte hala harika bir dünya bu."  MAX EHRMANN

21 Mayıs 2015 Perşembe

Hammarskjöld der ki...

Olan her şey için: Teşekkürler
Olacak her şeye: Evet

Dag Hammarskjöld

----------
For all that has been, 
Thank you.
For all that is to come, 
Yes!

Dag Hammarskjöld

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Türkiye'nin Kuzeyinden

Sivrice Sahili'nden Bektaş Köyü'ne doğru çıkarken...
Bisiklet üzerinde geçen üç gün ıhlamur ağaçlarının, hanımeli çiçeklerinin kokusunu; kuş seslerini, ilkbaharın sarısını, yeşilini, hercaisini armağan etti. 

Ege'nin kuzey ucunda, şehrin hızından, gürültüsünden, telefondan uzak bu zaman dilimi; sadece nerede uyusak, ne pişirsek kaygılarıyla hayatın en sade haline geri dönüş haliydi. 

Sivrice Sahili'nden çıkmak da iniş kadar müthiş bir deneyimdi



Bu akşamki 18.30 seansında bizi yola çıkaran da -varsa- bir sonuca taşıyan da bu olacak işte. Bu sadeliği hatırlamak ve onun bize hatırlatacaklarına alan açmak...

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Neden yoga yapıyoruz?

Yediburunlar Lighthouse - Fethiye
Ürün Kurtiç Eşliğinde Yoga ile Yenilenme Kampı, Eylül 2014
Dinamik Yoga metodunun kurucusu Godfrey Devereux "neden yoga yapıyoruz?" sorusuna şöyle cevap veriyor:

Bence buna bir açıklık getirmekte yarar var. Aslında beden içindeki her bir hücrenin gelişmeye ve büyümeye karşı bir ihtiyaçı vardır. Hepimizin sezgisel olarak büyümeye ve olgunlaşmaya karşı bir dürtüsü vardır.

İçimizde sınırlanmış ve bastırılmış hissettiğimiz zaman kendimizi mutsuz hissederiz. Her insanın içinde daha tam ve özgür olma isteği vardır.

Belki ne olduğumuzu ve kim olduğumuzu tam bilmiyoruz. Belki kendimizi içimizde bastırılmış, karmaşık, tatminsiz hissediyoruz. Ama bu hisler bizi daha tam olmamız için bir yola doğru sürükleyebilir. Buna nasıl cevap veriyoruz?

Kendi içimizde bir cevap bulabiliriz. Hayat bilinç, akıl, ve duyarlılığa bağlı. Bu akıldan faydalanmak için onun dilini öğrenmemiz ve anlamamız gerekiyor. Zeka ile direk bilinçli, metodolojik bir şekilde ilişkiye girmemiz gerekiyor. Yoganın anahtarı hissetmekte yatıyor. Hissetmek bizi zihne karşı koruyabilir. Zihin ile yakınlaşmamız gerekiyor. Ve hissetmek bu ilişkinin anahtarını ve özünü oluşturuyor.

Yoga yaparken hissetmek ile bir ilişki kuruyoruz. Amacı kim olduğumuz ve ne olduğumuz ile yakınlaşmak. Beden, zihin ve ruh bir bütünlük içindeler. Ve bu bütünlüğü deneyimlemek, keşfetmek, anlamak ve onurlandırmak yoga aracılığı ile mümkün olabiliyor. Bu bütünlük içinde ikilik kavramları yok olmaya başlıyor.

Hassasiyet ve duyarlılığı davet ediyoruz. Ve var olan bütünlüğümüze yeniden erişmeye başlıyoruz.

Beden an be an his üretiyor. Bir his hissettiğin zaman artık biliyorsun ki gerçek bir şey ile meşgulsün. Bu şey şimdide oluşuyor, bu şey şimdide burada mevcut. Yoganın beden ve zihin zekâsına erişmekten başka bir gündemi yok. Olan ne varsa yogayı gerçek kılıyor.

Çoğu zaman yüzümüze bir tebessüm ifadesi getiriyoruz. Gülümsememiz gerekmediği halde, bazen yalan söylemek için gülümsüyoruz. Sosyal olarak yalan söylemeye teşvik ediliyoruz. Dürüst olmamaya alışkanlık olarak şartlandırılıyoruz. Duyarlı ve dürüst müyüz araştırmasına yoga aracılığı ile girmeye başlıyoruz. Araştırma içinde doğal olarak daha dürüst olmaya başlayacağız. Hayatın özünde yatan dürüstlük. 

Bedenimize bedenimizi onurlandırarak yaklaşmamız gerekiyor.

Bedenimiz, hayatımızın bir ifadesi ve aynası. Ve hareket etmeye programlanmış. Hareket eylemin temelini oluşturuyor. Sabitlik hareketsizlik demek değildir. Hayat ölüm demek değildir. Hayat ölüm üzerine inşa olmuştur o başka. Sabitlik öldüğün zaman gerçekleşir. Hareket sabitliğe açılan bir kapı aralığı, bir giriş. Hareket vasıtası ile hisler üretiyoruz ve hareket sayesinde hislerimiz ile samimileşiyoruz. Bedenin zekasını onurlandırdıkça aslında hayatı onurlandırıyoruz. Sabitlik sessizliktir. Ve yoga yaptıkça olan ne varsa daha rahat olmaya başlıyoruz. Ve böylece daha özgür ve tam bireyler olmaya başlıyoruz."

NOT: Bu metni aldığımız eğitim esnasında Mey Elbi paylaşmıştı. Üzerinde çevirmenin ismi yazmadığı için ben de paylaşamıyorum maalesef, ama emeğine saygımı buradan iletmek istiyorum. 



28 Nisan 2015 Salı

Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi.

Bugünlerde Nilgün Marmara çıkıyor karşıma sıklıkla. "…Çocukluğun kendini saf bir biçimde akışa bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte!.." diyen şair. Belki yoga ile aradığımız bağ tam da bu işte. Çocuksu bir saflık ve coşkuyla hayata teslim olmak, geçen zamanın daralttığı algılarımızla sınırlamaksızın… İncinmişliklerin, kırılmışlıkların bedende bıraktığı izlerle karşılaşarak, onların hayattan çaldıklarını geri almak ve yaşamak; doyasıya yaşamak.   

21 Nisan 2015 Salı

gerçeğe bakma anı

Richard Freeman, the mirror of yoga kitabında sıklıkla ölüm kavramından söz ediyor. "Bu çoğu insanı, yoga geleneğinin son derece kötümser ya da depresif olduğu sonucuna götürebilir; çünkü öğretilerde sıklıkla hepimizin doğum, yaşlılık, hastalık ve ölüme tabi olduğundan bahsedilir" diyor. Hatta en organik besinlerle beslensek, çok düzenli yoga yapsak da hepimizin öleceğini ve muhteşem başarılarımızı yıllar sonra hiçkimsenin hatırlamayacağını hatırlatıyor. Geçiciliğin doğasını anlamaya bir davet bu aslında. Anlamak ve anladıkça özgürleşmek. 

Şimdi bu güzel bahar günü, bu ölüm konusu da nerden çıktı diyeceksiniz… Bildiğiniz gibi Hart Lazer dilimden düşürmediğim, çok değerli bir hocam. Son ziyaretinde bize önerdiği bir meditasyonu son günlerde uygulamaya başladım. Meditasyon, şu cümleleri zihinde çevirerek etkilerini hissetmek üzerine: "Her şey değişir, hiçbir şey aynı kalmaz. Ölümümün ne zaman olacağı belirsiz ama öleceğim kesindir. Bu akşam eve dönemeyebilirim (everything changes, nothing stays the same. the time of my death is uncertain, but my death is certain. I might not go home tonight.)" Bu meditasyonun yaşattığı deneyim bırakın bana kalsın, zaten daha yolun başındayım. Ama dün BBC'de "Butan’daki mutluluğun sırrı ölümü düşünmek" haberini okuyunca, bu değerli isimler pek de boşa konuşmuyorlar diye düşündüm ve oturdum klavyenin başına. 

Meditasyon, kendini kandırma değil, gerçeğe bakma anı olmalı. Çünkü gerçeği görmek, anlamak kabul etmek, en büyük şifa… 

BBC Dergi'deki yazıyı okumak isterseniz tıklayın 

16 Nisan 2015 Perşembe

açık kapı

Fotoğraf: Tolga G.
Ne zamandır paylaşmak istiyorum, o gün bugünmüş. Son birkaç aydır YogaŞala’da merkeze üye olan-olmayan herkese açık yoga seansları var. Mentorluk programındaki uzmanlarımız tarafından verilen bu seansları yogayı denemek isteyen arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz . Yer ve saat bilgisi için programdan açık kapı yoga senasını işaretlemeniz yeterli. 

Yeter ki hafta sonunuz yogasız geçmesin!

Şehrin Ortasında, Şehirden Uzak...

Mindbody festivali DAY OFF isimli yeni bir oluşum başlatmış, bana da paylaşmak düşer.

Etkinliği düzenleyenler DAY OFF'u "yaşamın hızla aktığı, koşuşturma ve telaş içinde geçen günlere ‘dur' diyerek, bir 'nefes' alma günü diyebiliriz" diye tanımlıyorlar.

İster markanızla katılıp ürünlerinizi tanıtın, ister adım atıp ne var ne yokmuş diye göz atın, ister canlı müzikle biraz rahatlayın, ister yoga, meditasyon, dans atölye ve seminerlere katılın. 

İlk DAY OFF 26 Nisan'da - kolektif house'da 9:00 - 18:00 saatleri arasında gerçekleşecek...

Etkinliğin facebook sayfası 
Kolektif house hakkında



15 Nisan 2015 Çarşamba

Depresyona Karşı 4 Evrensel Şifa Merhemi

Şaman toplumlarda, bir şifacıya yaşama sevinci kaybı, moral bozukluğu ya da depresif ruh hali şikayetiyle giderseniz, size şu dört soruyu sorarlarmış:

- Dans etmeyi ne zaman bıraktın? 
- Şarkı söylemeyi ne zaman bıraktın?
- Ne zamandan beri hikayelerin seni büyülü bir dünyaya götürmesine izin vermiyorsun? 
- Ne zamandan beri sessizliğin dingin sularında dolaşmıyorsun?

Bu akşam dans edip şarkı söyleme sözü vermeyeceğim ama belki müzikler eşliğinde, çeşitli asanalarla ruhumuza dokunabilir, içimizde daha sessiz bir alana doğru yola çıkarak gündelik hayatın unutturduklarını hafiften de olsa hatırlayabiliriz.

Her Çarşamba olduğu gibi bu akşam da 18.30, YogaŞala Nişantaşı'ndayız…

Yazının tamamı Elephant Journal'da...